Kaplan Masalı: Genç Kaplan Kiron Hikayesi

Eklenme Tarihi: – Yazar: Mine Kaya – Kategorisi: Masal Oku

Uzak, çok uzak diyarlarda, yemyeşil ağaçların gökyüzüne değdiği, kuş seslerinin rüzgâra karıştığı büyülü bir orman vardı. Bu ormanda birçok hayvan barış içinde yaşardı: maymunlar, sincaplar, geyikler, kuşlar… Ama bu huzurlu ormanın kalbinde, diğerlerinden farklı biri yaşardı: Kiron, genç bir kaplan.

Kiron güçlüydü, cesurdu, ama içinde sakladığı bir duygusu vardı: yalnızlık.

Her sabah güneşin ilk ışıklarıyla uyanır, nehir kenarına gider, balık avlamaya çalışırdı. Ama avladığı balığı yemeden önce hep ormanın sessizliğine bir şeyler fısıldardı.

“Bugün de yalnızım. Belki biri gelir de beraber yeriz,” derdi usulca.

Geyikler onu görünce kaçar, kuşlar ötüşlerini keserdi. Çünkü herkes, Kiron'un bir gün saldırabileceğinden korkuyordu. Oysa Kiron’un yüreğinde ne öfke ne de kötülük vardı. Sadece arkadaş arıyordu.

Bir gün, ormana başka bir hayvan girdi: Luna adında küçük, bembeyaz bir tavşan.

Luna'nın kulakları uzun, gözleri parlak ve yüreği merak doluydu. Ormanın yeni sakini olduğu için her şeyi keşfetmeye çalışıyordu.

O sabah, nehir kenarında su içmek için eğildiğinde karşısında kocaman bir gölge belirdi. Korkuyla başını kaldırdı ve Kiron’la göz göze geldi.

Kiron hemen geri çekildi. Gözlerinde pişmanlık vardı.

“Korkma... Sana zarar vermem,” dedi nazikçe.

Luna gözlerini kısmıştı, ama hemen sonra başını yana eğdi.

“Sen... kaplansın! Beni yemek istemiyor musun?”

“Hayır. Aslında balığımı paylaşmak istiyorum. Arkadaş olur muyuz?”

Luna şaşkındı. Hayatında ilk defa bir kaplan ona arkadaşlık teklif ediyordu. Göz ucuyla balığa baktı, sonra tekrar Kiron’a.

“Hmm… Eğer balığı güzel pişirebilirsen neden olmasın?”

İkisi de gülümsedi. Ve o gün, nehir kenarında başlayan dostluk, ormanın en sıcak hikâyesine dönüştü.

Günler geçti, aylar birbirini kovaladı. Kiron ve Luna birlikte yürüyüşler yaptı, oyunlar oynadı, hatta hikâyeler anlattılar birbirlerine. Ama diğer hayvanlar bu dostluğu hâlâ garipsiyordu.

Bir sabah, ormanın ortasında bir toplantı yapıldı. Geyik, baykuş, sincap ve daha birçok hayvan bir araya geldi.

“Bu kaplanla ilgili bir şey yapmalıyız,” dedi yaşlı baykuş.

“Ama Luna onunla arkadaş! Belki düşündüğümüz gibi değildir,” dedi genç bir sincap.

“Hayır! Kaplanlar tehlikelidir!” diye bağırdı yaşlı geyik. “Bugün Luna’yı kandırır, yarın hepimizi avlar!”

Bu konuşmaları ormanın üstündeki ağaçlarda saklanan küçük kuşlar duydu ve hemen Kiron’a haber uçurdu.

Kiron iç çekti. Luna ise elini onun devasa pençesinin üzerine koydu.

“Onlara seni anlatmalıyız. Kalbini görmüyorlar çünkü korkuları gözlerini kapatıyor.”

Kiron başını eğdi. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü.

“Ya beni hiç anlamazlarsa?”

“Ben seni anladım ya, bu yeterli. Ama yine de denemeliyiz.”

Ertesi gün, Kiron ve Luna, orman meydanına geldiler. Tüm hayvanlar şaşkın ve tedirgindi.

“Bakın!” diye bağırdı sincap. “Kaplan geliyor!”

Baykuş kanatlarını açtı. “Herkes geri çekilsin!”

Ama Luna, Kiron’un önünde durdu ve yüksek sesle konuştu:

“Bu kaplan, Kiron! O benim en iyi arkadaşım. Siz ondan korkuyorsunuz çünkü sadece dişlerine ve pençelerine bakıyorsunuz. Ama ben onun yüreğini gördüm. Ve size anlatmak istiyorum…”

Luna konuşmaya başladı. Kiron’un yalnızlığından, paylaştığı balıktan, birlikte geçirdikleri günlerden söz etti. Gözleri parlıyordu, sesi duygulu ve kararlıydı.

“O sadece sevilmek istiyor. Tıpkı sizin gibi, tıpkı benim gibi.”

Kalabalık sessizdi. Bir kuş kanat çırptı. Ardından yaşlı sincap gözlüklerini düzeltti.

“Bir kere... bize ceviz getirmişti, unutmuşum...”

Genç geyik başını salladı. “Ve yaralıken beni nehirden çıkarmıştı...”

Hayvanlar birer birer hatırlamaya başladı. Kiron’un yaptığı küçük ama anlamlı iyilikleri…

Baykuş, ağır ağır konuştu:

“Belki de... biz seni hiç tanımadık, Kiron.”

Kiron bir adım öne çıktı. Kalbindeki korkuyu yenmeye çalışarak konuştu:

“Ben sadece dostluk istedim. Ama dış görünüşüm sizi korkuttuysa… üzgünüm. Yine de buradan gitmem gerekiyorsa giderim.”

Luna, hemen yanına geldi. “Hayır, biz birlikteyiz.”

Bir anda küçük bir kuş havaya sıçradı ve şarkı söylemeye başladı. Ardından sincaplar el ele tutuşup dans etti. Geyikler başlarını salladı. Ormanda ilk defa bir kaplan, dostça alkışlandı.

O günden sonra Kiron, ormanın bekçisi oldu. Tehlike anlarında hayvanları korur, çocuklara masallar anlatırdı. En sevdiği masal ise, Luna ile olan hikâyesiydi.

Ve her masalın sonunda şöyle derdi:

“Dış görünüş değil, yürek anlatır kim olduğumuzu. Tıpkı benim gibi… tıpkı senin gibi.”

Bu yazıyı paylaşabilirsin:

Diğer İçeriklerimiz

Disney Moana Masalı

Okyanus sakin, güneş pırıl pırıl parlıyordu. Moana, Motunui Adası’ndaki evinden sabah erken kalkmış, kıyıya inmişti. Ruhunda her zaman olduğu gibi bir merak,…

Transformers Masalı

Bir zamanlar, gökyüzünün en derin noktalarında parlayan, küçük ama güçlü bir yıldız vardı. Bu yıldızın adı Parıltı idi. Parıltı, yıldız tozundan yapılmış…

Ördek Masalı

Uzak diyarlarda, yemyeşil çayırlarla kaplı, gökyüzü her zaman mavi olan bir krallık vardı. Bu krallığın ortasında, ışıl ışıl parlayan bir göl yer…

Robot Masalı

Bir zamanlar, uzak bir gezegende, teknolojik bir şehir olan Mekatronya’da yaşayan küçük bir robot vardı. Adı Lumo’ydu. Diğer robotlar gibi çelikten yapılmıştı,…

Peri Kızı Masalı

Bir zamanlar, Gümüşova Ormanı’nın en derin yerinde, çiçeklerin konuştuğu, kelebeklerin şarkı söylediği büyülü bir vadi varmış. Bu vadide, insanlarca hiç bilinmeyen, minicik…

Havuz Masalı

Uzakların da ötesinde, Yıldıztepesi adında küçücük ama bir o kadar da renkli bir köy varmış. Bu köyün en büyük özelliği, her şeyin…