Büyük ve yeşil bir ormanda, yemyeşil ağaçların arasına gizlenmiş, kırmızı çatılı küçük bir kulübede, üç sevimli ayı yaşarmış: Baba Ayı, Anne Ayı ve küçük sevimli Yavru Ayı.
Bir sabah, Anne Ayı, mutfakta büyük bir tencerenin içinde nefis bir yulaf lapası pişiriyormuş. Lapa mis gibi tarçın ve bal kokuyormuş.
Anne Ayı içeri seslenmiş:
“Kahvaltınız hazır! Ama çok sıcak, biraz dışarı çıkalım da soğusun.”
Baba Ayı gülümsemiş:
“Ormanda kısa bir yürüyüş iyi gelir. Sonra afiyetle yeriz.”
Yavru Ayı heyecanla zıplamış:
“Yürüyüşe bayılıyorum! Belki kelebek yakalarız!”
Ve üç ayı kapılarını kapatıp ormana doğru yürüyüşe çıkmışlar.
Aynı sabah, ormanın diğer tarafında, altın sarısı saçları omuzlarına dökülen, meraklı ve enerjik bir kız çocuğu uyanmış: Goldilocks. Gözlerini ovuşturmuş, güneşe gülümsemiş. Ama bir şey farklıymış o sabah: evde kimse yokmuş.
Goldilocks kendi kendine mırıldanmış:
“Annem pazara gitmiş olmalı... Ne yapsam acaba? Bugün ormanda yürüyüş yapmak için mükemmel bir gün!”
Altın saçlarını örüp küçük sırt çantasını almış. İçine biraz bisküvi, bir defter ve renkli kalemlerini koymuş ve yola çıkmış. Ormanda yürürken kelebekleri izlemiş, kuş seslerine kulak vermiş, hatta bir sincabın peşinden kısa bir süre koşmuş.
Yürürken, aralıklı ağaçların arasında küçük bir kulübe görmüş. Merakı dayanılmaz olmuş. Kapı aralıktı.
Goldilocks fısıldamış:
“Kimse yok gibi... Sadece biraz bakıp çıkarım.”
İçeri girmiş. Kulübe çok sevimliymiş. Her şey temiz ve düzenliymiş. Ama en çok dikkatini çeken şey, masanın üzerindeki üç tabak dolusu yulaf lapası olmuş.
Goldilocks şaşkınlıkla içini çekmiş:
“Off, nefis kokuyor! Karnım da acıktı...”
Üç tabağa birden bakmış. Büyük tabaktan bir kaşık almış.
“Çok sıcak!” diye bağırmış. Sonra ortanca tabağı denemiş. “Bu da çok soğuk.” Küçük tabaktan tatmış. “Mmmm! Bu tam kıvamında!”
Ve hepsini yemiş.
Karnı doyan Goldilocks salona geçmiş. Üç sandalye varmış. Büyük olan sertmiş, ortanca çok yumuşakmış ama küçük olan tam ona göreyken otururken çat diye kırılmış.
Goldilocks şaşkınlıkla bağırmış:
“Ayy! Sandalye kırıldı! Özür dilerim küçük sandalye!”
Biraz yorgun hissedince yukarı çıkmış. Üç yatak varmış. Biri büyük, biri ortanca, biri küçücük. Büyük yatak çok sertmiş, ortanca çok yumuşak. Küçük yatak ise tam yerindeymiş.
Goldilocks mırıldanmış:
“Sadece beş dakika dinlenirim…”
Ve o anda derin bir uykuya dalmış.O sırada üç ayı kulübeye dönmüş. Kapıyı açık görünce şaşırmışlar.
Baba Ayı homurdanmış:
“Biri buradaydı!”
Anne Ayı endişeyle:
“Dikkatli olun.”
Yavru Ayı hemen mutfağa koşmuş:
“Birisi yulaf lapamı yemiş! Hepsi bitmiş!”
Salona geçmişler.
Baba Ayı sandalyeye bakmış:
“Sanki biri oturmuş.”
Anne Ayı kontrol etmiş:
“Benimki yumuşaklaşmış…”
Yavru Ayı bağırmış:
“Benimki kırılmış!” Ve gözleri dolmuş.
Üç ayı yukarı çıkmış. Yataklar kontrol edilmiş. En sonunda küçük yatakta, kıvrılmış uyuyan Goldilocks’u görmüşler.
Baba Ayı kükremiş:
“Biri yatağımda yatmış!”
Anne Ayı elini ağzına kapatmış:
“Ne kadar tatlı bir çocuk... ama neden buradaymış acaba?”
Yavru Ayı fısıldamış:
“Benim yatağımda uyuyor…”
Goldilocks gürültüyle uyanmış. Üç ayıyı görünce korkuyla çığlık atmış.
Goldilocks titreyerek:
“Lütfen bana zarar vermeyin! Sadece... sadece çok yorgundum... Sandalyeyi kırdım, çok üzgünüm…”
Anne Ayı kibarca yaklaşmış:
“Tatlım, biz sana zarar vermeyiz. Ama evimize izinsiz girmemen gerektiğini biliyorsun, değil mi?”
Goldilocks başını eğmiş:
“Evet... çok utandım. Açtım, merak ettim... Özür dilerim.”
Yavru Ayı bir adım atmış:
“Benim lapamı yedin ama... beğendin mi?”
Goldilocks gülümsemeye başlamış.
“Çok güzeldi! Tarçınlı ve ballı mıydı?”
Anne Ayı başını sallamış:
“Evet, özel tarifim.”
Baba Ayı ciddi bir ifadeyle:
“Yaptıkların doğru değil. Ama dürüstçe özür diledin. Bu cesaret ister.”
Goldilocks mahcupça:
“Telafi etmek isterim. Yeni lapa yapabilirim! Temizlerim... hatta küçük ayıya yeni sandalye bile yaparım.”
Yavru Ayı heyecanla:
“Gerçekten mi? Sandalyemi sen mi yapacaksın?”
Goldilocks başını sallamış:
“Babam marangoz. Onu da getiririm. Belki o da size küçük bir masa yapar!”
Üç ayı şaşkın ama mutluymuş.
O günden sonra Goldilocks, ayılarla arkadaş olmuş. Annesi de ayıları ziyaret etmiş, birlikte çay içmişler, lapa tarifleri paylaşmışlar. Goldilocks ve Yavru Ayı sık sık birlikte oyunlar oynamış, ormanda keşiflere çıkmış.
Goldilocks her sabah yeni bir şey öğrenmiş: izin istemek, özür dilemek, dostluk kurmak.
Bir gün Yavru Ayı ona sormuş:
“Goldilocks, iyi bir arkadaş ne demektir?”
Goldilocks düşünmüş ve gülümsemiş:
“Birlikte gülebilmek… ve birbirimize saygı göstermek.”
Ve üç ayının kulübesi artık sadece bir ev değilmiş; sevgiyle dolu, dostlukla ışıldayan bir yuva olmuş.