Küllü Fatma Masalı

Eklenme Tarihi: – Yazar: Mine Kaya – Kategorisi: Masal Oku

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarlarda, gökyüzünün yıldızlarla konuştuğu, rüzgârın çiçeklere ninni söylediği güzel bir köy varmış. Bu köyün kenar mahallesinde, küçük, eski bir kulübede Küllü Fatma adında bir kız yaşarmış.

Adı neden "Küllü"ymüş derseniz, annesi ve babası o daha minicikken bir yangında ölmüş. Fatma'yı köyün en huysuz kadını olan Naciye Nine büyütmüş. Ne var ki Naciye Nine, Fatma'yı kendi torunları gibi değil, bir hizmetçi gibi görürmüş. Her gün ona odun taşıtır, çamaşır yıkatır, yemek yaptırırmış. Bütün bu işler bittiğinde de, ocağın başında bir avuç küllerin üzerine oturmasına izin verirmiş.

Fatma'nın saçı hep kül kokar, elleri sobanın isiyle simsiyah olurmuş. Köydeki çocuklar onunla dalga geçer, ona "Küllü Fatma" dermiş.

Ama Fatma sabırlıymış, yüreği de sevgiyle doluymuş. Küçük kulübesinin penceresinden her gece yıldızlara bakar, sessizce dua edermiş.

“Ne olur,” dermiş, “Bana da bir gün mutlu olacağım bir yer nasip et.”

Bir gün, köyün meydanında büyük bir haber yayılmış: Saraydaki prens, evlenmek için ülkenin dört bir yanındaki kızları saraya davet ediyormuş. Herkes heyecanla hazırlanırken, Fatma sessizce bir köşede onları izlemiş.

“Sen de gitmeyecek misin?” demiş bir gün küçük bir kuş, penceresinin kenarına konup.

“Ben mi?” demiş Fatma acı acı gülerek. “Elbisem yok, ayakkabım yok, saçım kül içinde. Prens beni görse bile korkar kaçar.”

Küçük kuş göz kırpmış. “Belki de sandığın kadar sıradan değilsindir.”

Fatma bu sözleri unutamamış. O gece yine yıldızlara bakarak dua etmiş.

Sabah uyandığında, kulübenin kapısında eski ama temiz bir elbise, parlayan bir çift ayakkabı ve küçük bir not bulmuş:

"İçindeki ışık dışına yansısın. Cesur ol, Küllü Fatma."

Fatma önce etrafına bakınmış, ama kimseyi görememiş. Giyinmiş, saçlarını taramış, yanaklarına biraz renk gelmiş. Öyle güzel olmuş ki aynaya bakınca kendisi bile şaşırmış.

Sarayda büyük bir kalabalık varmış. Prens bütün kızlarla tek tek konuşuyor, ama hiçbiriyle göz göze bile gelemiyormuş.

Sıra Fatma’ya geldiğinde, salonda bir sessizlik olmuş. Fatma utana sıkıla eğilmiş.

“Adın ne?” demiş prens kibarca.

“Fatma.”

“Ama senin gözlerin… onlar bir yıldız gibi. Nereden geliyorsun Fatma?”

“Kül içinden,” demiş Fatma gülerek. “Ama yüreğim tertemiz.”

Prens şaşırmış. İlk defa biri karşısında bu kadar içten konuşmuş.

“Seninle biraz yürüyebilir miyim?”

Fatma başını sallamış. Birlikte bahçeye çıkmışlar. Kuşlar ötmüş, çiçekler eğilmiş. Fatma’nın içinden gelen o sıcaklık, her yeri sarmış.

“Fatma,” demiş prens, “Ben yıllardır böyle bir huzur hissetmemiştim. Senin gözlerinde saklı bir dünya var.”

“Ben sadece olmak istediğim kişiyim,” demiş Fatma. “Küllerin içinde yaşamak, içimdeki kıvılcımı söndürmedi.”

Prens gülümsemiş. “Seni bir baloya davet ediyorum. Sarayın en güzel gecesi olacak. Gelir misin?”

Fatma biraz duraksamış. “Ben dans etmeyi bile bilmem.”

“Önemli değil,” demiş prens. “Sadece benimle yürümen yeter.”

O gece, sarayda görkemli bir balo düzenlenmiş. Fatma, verandada beklerken yanına küçük kuş yine gelmiş.

“Seninle gurur duyuyorum,” demiş. “Cesaretin sana yeni bir dünya açtı.”

Fatma kuşa gülümsemiş. “Belki de en önemli şey, kim olduğunu unutmamakmış.”

Balo salonuna girdiğinde herkesin gözleri Fatma’nın üzerindeymiş. Ama o, sadece prensin gözlerine bakmış.

Dans etmişler, gülmüşler, konuşmuşlar… Prens gecenin sonunda onun elini tutmuş.

“Fatma,” demiş, “Ben bir prenses değil, bir ruh eşi arıyordum. Sen o kişisin. Benimle evlenir misin?”

Fatma gözyaşlarını tutamamış. “Ben kül içinden çıktım ama yüreğimden ışık eksik olmadı. Eğer beni böyle kabul ediyorsan, evet.”

Ertesi gün, bütün köy halkı saraya davet edilmiş. Küllü Fatma artık bir prensesmiş. Ama o, sarayda bile her sabah uyanır uyanmaz yıldızlara dua etmeyi bırakmamış.

“Teşekkür ederim,” dermiş her seferinde. “Beni külün içinden çıkaran o küçük mucizelere.”

Ve o küçük kuş, hâlâ her sabah Fatma’nın penceresine gelir, kanat çırparmış.

Ve masal burada bitmezmiş aslında. Çünkü Fatma her çocuğa şunu anlatırmış:

“İçindeki ışığı asla söndürme. Ne kadar karanlık olursa olsun, yıldızlar hep parlar.”

Bu yazıyı paylaşabilirsin:

Diğer İçeriklerimiz

Küçük Ejderha Masalı

Uzaklardaki büyülü bir ormanın derinliklerinde, sislerin ardına saklanmış, kimselerin bilmediği gizemli bir vadi vardı. Bu vadiye sadece yüreği temiz olanlar girebilirdi. Vadinin…

Küllü Fatma Masalı

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarlarda, gökyüzünün yıldızlarla konuştuğu, rüzgârın çiçeklere ninni söylediği güzel bir köy…

Gökkuşağı Masalı

Bir varmış bir yokmuş… Teknolojinin her yanı sardığı, çocukların pencereden gökyüzüne değil, ekranlardan çizgi filmlere baktığı büyük bir şehir varmış. Bu şehirde…

Barbie Masalı

Bir zamanlar, gökyüzünün rengârenk ışıklarla süslendiği, çiçeklerin şarkı söylediği ve hayvanların konuşabildiği büyülü bir diyar vardı. Bu diyara Gökkuşağı Ormanı denirdi. Bu…

Goldilocks ve Üç Ayı Masalı

Büyük ve yeşil bir ormanda, yemyeşil ağaçların arasına gizlenmiş, kırmızı çatılı küçük bir kulübede, üç sevimli ayı yaşarmış: Baba Ayı, Anne Ayı…

Mutlu Prens Masalı

Altın sarısıyla parlayan kulesinde dimdik duran bir heykel vardı. Şehir halkı ona Mutlu Prens derdi. Gözleri yakut gibi kırmızıydı, kılıcının kabzası safirlerle…