Bir zamanlar, kuzeyin soğuk ama büyüleyici bir ülkesinde, dağların eteğinde kurulmuş Dunbroch Krallığı'nda, cesur ve asi prenses Merida yaşardı. Kızıl saçları rüzgârda dans ederken okları hedefi delip geçerdi. Ama bu hikâye onun savaşçılığıyla değil, kalbiyle ilgilidir.
O yıl, ilkbahar hiç gelmedi. Ağaçlar çiçek açmadı, kuşlar şarkı söylemedi. Toprak kuru, gökyüzü griydi. Halk korkuya kapılmıştı. Kraliçe Elinor ve Kral Fergus, çözüm bulmak için büyücülere, bilgelere danıştılar ama kimse nedenini bilemedi.
Bir gece Merida, odasında rüzgârın uğultusunu dinlerken, eski bir kitapta “Kalp Ormanı” adında gizemli bir yerin adını gördü. Efsaneye göre, bu ormanda yatan kalp taşı, doğanın dengesini korurmuş.
"Eğer kalp taşı kararıp soğursa, dünya nefes alamazmış," diye yazıyordu kitapta.
Merida yerinden fırladı. Kalp taşı... Belki çözüm buydu.
Sabah erkenden, sırt çantasını hazırladı, yayı ve oklarını aldı. Annesine sessizce bir mektup bıraktı:“Anneciğim, bu topraklara yeniden baharı getirmek için Kalp Ormanı’na gidiyorum. Döneceğim. Söz veriyorum.”Kalp Ormanı, krallığın ötesinde, sisli vadileri ve dev kayalıkları aşan bir yolculuğun ucundaydı. Merida üç gün üç gece yürüdü. Ay ışığında kurtların uluması, gündüzleri serçelerin sessizliği ona eşlik etti.
Dördüncü gün sabaha karşı, yoğun bir sisin içinden ormanın girişine ulaştı. Ağaçlar sessizdi, ama yaprakları maviye çalıyordu. Girdikçe, kalbi hızlandı.
Birden, bir ses duydu.
“Kim orada?” dedi ince, titrek bir ses.
Merida yayı çekti ama sesi görünce şaşırdı. Önünde, cılız, parlayan bir yaratık duruyordu. Minik, kanatlı ve gözleri yıldız gibi ışıltılıydı. Bir orman perisiydi bu.
“Ben Merida. Kalp taşını bulmak için geldim. Doğanın sesi sustu, yardımınıza ihtiyacım var.”
Peri göz kırptı.
“Seni bekliyorduk. Ama kolay olmayacak. Kalp taşı karardı, çünkü bir şey onu kırdı: Kırık bir kalp.”
“Kimin kalbi?” diye fısıldadı Merida.
Peri ellerini kavuşturdu.
“Ormanın ruhu olan Ayı Runa'nın. O artık kimseye güvenmiyor. Taş onunla bağlı. Onu iyileştirmeden taşı kurtaramazsın.”Merida, perinin rehberliğinde ormanın derinliklerine ilerledi. Yollar sarmaşıklarla doluydu, ama o yılmadı. Nihayet bir göl kenarına ulaştılar. Sisler arasında dev bir siluet göründü. Bu, Ayı Runa’ydı. Gözleri pusluydu, kürkü mat, kalbi ise çatlaklarla doluydu.
Merida, usulca yaklaştı.
“Merhaba Runa. Sana zarar vermeye gelmedim. Kalbini iyileştirmek istiyorum.”
Ayı burnunu yere sürdü. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü.
“İnsanlara güvenmiştim... Ama onlar beni avladılar, dostlarımı yok ettiler.”
Merida içini çekti.
“Sana söz veriyorum, ben farklıyım. Kalbini onarmama izin ver.”
Ayı Runa başını yere koydu. Merida cebinden annesinin dokuduğu yünü çıkardı, onunla Runa’nın yaralı pençesini sardı. Ardından küçük bir müzik kutusu çıkardı. Kutuyu çevirdiğinde annesinin sesiyle bir ninni çalmaya başladı.
“Bu annemin sesi. Kalbimin sesi. Eğer bana güvenirsen, birlikte taşı kurtarabiliriz.”
Ayı Runa’nın gözleri parladı. Gömülü kalbin derinliklerinde bir kıvılcım belirdi.O anda gökyüzünde bir yıldırım çaktı. Orman titredi. Karşılarına karanlık bir gölge çıktı. Bu, Orman Laneti’ydi. Runa’nın kırık kalbinden doğmuş bir korkuydu.
“Kimse Runa’yı iyileştiremez! Kalp hep kırık kalacak!” diye bağırdı gölge.
Merida geri adım atmadı.
“Hayır! Sevgi, korkudan güçlüdür!”
Okunu çıkardı, ucuna annesinin tüylerinden yapılmış bir tüy taktı ve yayı gerdi. Ama bu kez hedef, düşman değil, korkunun içindeki karanlıktı. Ok gölgeye saplandığında, bir ışık patladı. Gölge parçalandı.
Ayı Runa kükredi, ardından göğe doğru baktı. Göğsünden bir ışık yükseldi, kalp taşı göl kenarında belirdi. Taş yeniden pembe ve sıcak bir hale büründü.Peri tebessüm etti.
“Bunu başardın, Merida. Cesaretin sevgiyle birleştiğinde gerçek mucizeler olur.”
Merida taşı eline aldı. Elinde atan bir kalp gibi çarpıyordu. Bu taşla birlikte geri döndü.
Krallığa ulaştığında güneş parlıyordu. Çiçekler açmış, kuşlar dönmüştü. Tüm halk onu alkışlarla karşıladı.
Kraliçe Elinor, kızını bağrına bastı.
“Sana ne kadar gurur duyduğumu anlatamam, Merida.”
Merida gülümsedi.
“Kalp, sadece cesaretle değil, şefkatle de iyileşir anne.”Ve o günden sonra Merida, sadece cesur bir prenses değil, aynı zamanda “Kalp Prensesi” olarak anıldı. Masallarda onun adını duyan çocuklar, cesaretin yanında sevginin gücünü de öğrendi.