Bir zamanlar Uçan Dilekler Ormanı’nın en neşeli köşesinde Miki Fare yaşarmış. Miki'nin kahkahası öyle bulaşıcıymış ki, sincaplar dans eder, ağaçlar yapraklarını keyifle sallar, çiçekler bile gülermiş. Ama bir sabah, güneş gökyüzüne tırmanırken garip bir şey olmuş…
Miki, her zamanki gibi aynanın karşısında dişlerini fırçalarken, gülümsemeye çalışmış ama... olmamış! Ne kadar uğraşsa da tek bir gülücük bile çıkmamış yüzünden!
“Ne oluyor bana? Neden gülümseyemiyorum?” diye bağırmış.
Komşusu Tospik Kaplumbağa telaşla gelmiş.
“Miki! Her şey yolunda mı? Sabah kahkahalarını duymayınca endişelendim!”
“Tospik, gülüşüm... gitmiş. Sanki içimde bir boşluk var. Ne yapacağım ben?”
Tospik düşünmüş. Gözlüklerini düzelterek,
“Belki de Gülüş Perisi’ne sormalıyız. Sonuçta o ormandaki her gülüşten sorumludur.”
Miki hemen sırt çantasını hazırlamış, içine fıstık ezmesi, bir büyüteç ve en sevdiği çizgi defterini koymuş. İkili birlikte yola koyulmuş. Yol uzunmuş, ama Miki kararlıymış.
İlk olarak Şarkı Söyleyen Çayır’a ulaşmışlar. Burası kelebeklerin vals yaptığı, kuşların koro halinde şarkı söylediği büyülü bir yermiş. Ama o gün hiç ses yokmuş.
“Burası da sessiz. Bir terslik var…” demiş Miki.
Aniden uzun boylu, sapsarı tüyleri olan bir kuş inmiş önlerine.
“Miki Fare? Sen misin?”
“Evet… ama sen kimsin?”
“Ben Koroş. Çayırın sesi sustu çünkü biz de senin gülüşünü kaybettik. Sen güldüğünde sesimiz neşeyle çoğalırdı. Şimdi söyleyecek şarkımız kalmadı.”
Miki üzülmüş.
“Öyle mi? Ben sadece… sadece eskisi gibi gülmek istiyorum.”
“Yolun sonunda Gülüş Perisi var. Ona ulaşmalısın, ama dikkat et, Sessiz Vadiden geçmen gerekecek.”
Teşekkür edip yola devam etmişler. Sessiz Vadi'ye vardıklarında rüzgar bile esmiyormuş. Yapraklar kıpırdamıyor, hiçbir canlı nefes almıyor gibiymiş.
Birden bir fısıltı duymuş Miki:
“Sen… sen kimsin ki gülüşünü geri istiyorsun?”
Bir gölge yaklaşmış. Karşılarında Keder Yılanı duruyormuş.
“Ben buradaki sessizliğin bekçisiyim. Gülüşleri çalarım, unutulmuş hisleri beslerim.”
Miki korkmuş ama cesaretini toplamış.
“Gülüşüm benim en değerli parçam. Onu geri almak için her şeyi yaparım!”
Keder Yılanı sinsi bir gülümsemeyle:
“O halde üç soruma cevap ver. Başarabilirsen, seni Gülüş Perisi'ne götüreceğim.”İlk soru gelmiş:
“İlk kahkahanı kiminle paylaştığını hatırlıyor musun?”
Miki gözlerini kapatmış. Küçükken nehir kenarında arkadaşlarıyla oynadığı anı hatırlamış.
“Mavi Tavşan’la! Suyla oynarken birlikte gülmüştük!”
“Doğru...”
İkinci soru:
“Birini güldürmek için neyi feda edersin?”
Miki düşünmeden cevaplamış.
“Gerekirse en sevdiğim çizgi defterimi veririm, yeter ki biri üzülmesin.”
Keder Yılanı hafifçe kıvrılmış, gözleri parlamış.
Üçüncü soru:
“Peki en son ne zaman gerçekten içten güldün?”
Miki duraksamış. Uzun zaman olmuştu. Sonunda gözleri dolarak cevaplamış:
“Unuttum… İşte bu yüzden buradayım.”
Keder Yılanı başını sallamış ve sessizce yana çekilmiş.
“Cevapların doğru. Ama unutma: Gerçek gülüş yalnızca kalpten gelir. Yolun açık olsun.”Sonunda Gülüş Perisi'nin yaşadığı Gökkuşağı Ormanı’na ulaşmışlar. Ağaçlar altın gibi parlıyor, havada neşeli melodiler dans ediyormuş.
Peri'nin evi dev bir ay çiçeğinin içindeymiş. Işıklar saçan, zarif bir varlık çıkmış karşılarına.
“Miki... seni bekliyordum.”
“Gülüşümü kaybettim... Ne olur yardım et.”
Gülüş Perisi Miki'nin gözlerinin içine bakmış.
“Gülüşünü ben almadım, Miki. O senin içinde saklı. Sadece... kalbini dinlemeyi unuttun.”
“Ama nasıl?”
“Gülmek için önce hissetmek gerekir. Üzüntüyü, yalnızlığı, sevinci… Hepsi bir bütün. İçindeki gülüş, seni en çok sevenleri hatırladığında geri döner.”
O an Miki'nin gözlerinin önünde anılar belirmiş: annesinin sarılması, Tospik'le oynadığı oyunlar, kuşların şarkıları, paylaştığı fıstık ezmesi...
Ve birden…
“Hıh… HAH! Hahaha! Hahahaha!”
Miki yüksek sesle gülmüş! Ağaçlar sallanmış, kelebekler dönmüş, kuşlar şarkıya başlamış. Gülüş Perisi tebessüm etmiş.
“İşte bu! Artık gülüşünü sadece kendin için değil, başkaları için de taşıyorsun.”Miki, ormandan dönerken kahkahaları yankılanıyormuş. Tospik gülümsemiş.
“Hoş geldin, eski dostum.”
Miki, elindeki defteri açmış ve ilk sayfaya yazmış:
“Gerçek gülüş, kalpten gelir. Ve bazen onu yeniden bulmak için kaybetmek gerekir.”
O günden sonra ormanda ne sessizlik kalmış ne de hüzün. Çünkü Miki Fare’nin gülüşü, her ağacın yaprağında, her çiçeğin kokusunda yaşamaya devam etmiş.