Bir zamanlar küçük bir kasabada yaşayan Arda adında meraklı bir çocuk vardı. Arda’nın en büyük hayali uçan bir arabaya sahip olmaktı. Bir gün babasının eski garajında tozlu bir örtünün altında garip bir araba buldu. Araba, normal bir otomobile benziyordu ama tavanında kocaman bir pervane vardı.
"Bu da ne böyle?" diye mırıldandı Arda. Merakı onu adeta çekiyordu.
Tam o sırada, garajın köşesinden yaşlı komşuları Kemal Amca belirdi. Gülümseyerek, "O arabayı bulman çok iyi oldu Arda. Bu, yıllar önce icat ettiğim uçan arabam," dedi.
Arda'nın gözleri parladı. "Uçan araba mı? Gerçekten uçabiliyor mu?"
Kemal Amca başını salladı. "Evet ama çalıştırmak için bir sihirli sözcüğe ihtiyaç var," dedi.
"Sihirli sözcük mü? Ne olabilir ki?" diye sordu Arda heyecanla.
Kemal Amca gülerek, "Onu senin bulman gerekecek!" dedi ve garajdan ayrıldı.Arda, arabanın içine oturdu ve direksiyonu çevirdi. Motor mırıldandı ama hareket etmedi. "Sihirli sözcük..." diye düşündü. Aklına gelen bütün kelimeleri sıraladı: "Uç! Yüksel! Gökyüzü!" Ancak araba hâlâ yerinde duruyordu.
Bir süre sonra, Arda'nın aklına bir fikir geldi. "Hayaller!" dedi kararlı bir sesle. Aniden motor güçlü bir şekilde homurdanmaya başladı ve araba havalandı.
"Başardım!" diye bağırdı Arda. Rüzgâr saçlarını savuruyordu, kalbi heyecanla çarpıyordu.Gökyüzünde uçarken, Arda aniden bulutların arasından bir ses duydu. "Hey! Orada kim var?"
Yanında uçan bir balonun içindeki küçük bir kız onu izliyordu. "Benim adım Elif. Sen nasıl uçabiliyorsun?" diye sordu kız şaşkınlıkla.
Arda gülümseyerek, "Bu bir uçan araba! Sihirli bir sözcükle çalışıyor," dedi.
Elif gözlerini kocaman açtı. "Ne kadar da güzel! Beni de gezdirebilir misin?"
Arda tereddüt etmeden, "Tabii ki!" dedi. Elif balonunu park etti ve arabaya bindi.İkili, gökyüzünde süzülerek dağların ve nehirlerin üzerinden geçti. Bir ara rüzgâr şiddetlendi ve araba sarsılmaya başladı. Elif korkuyla Arda’ya baktı.
"Ne yapacağız Arda?" diye sordu endişeyle.
Arda sakin kalmaya çalışarak, "Sakin ol! Bu arabayı uçurmayı öğrendiğim gibi kontrol etmeyi de öğrenirim!" dedi. Direksiyonu sıkıca tuttu ve pervaneyi yavaşlattı. Araba, hafif bir inişle sakin bir bulutun üzerine kondu.
Elif rahat bir nefes aldı. "Sen gerçekten cesursun Arda!"
Arda hafifçe gülerek, "Hayallerime inandığım sürece korkmuyorum," dedi.Uçuşlarına devam ederken, gökyüzünde altın renkli bir kale gördüler. Merakla yaklaştılar ve kalenin balkonunda yaşlı bir adam gördüler.
Adam gülümsedi. "Uçan araba ve cesur çocuk! Burası Gökyüzü Krallığı. Yalnızca hayallerine inananlar buraya ulaşabilir," dedi.
Arda ve Elif şaşkınlıkla etraflarına baktı. Kalede, uçan gemiler ve gökyüzünde süzülen yaratıklar vardı. Arda adama doğru eğilerek, "Burada ne yapıyorsunuz?" diye sordu.
Adam, "Hayallerini kaybeden çocuklara umut veriyoruz. Gökyüzünde süzülen her hayal, bir çocuğun hayalini temsil eder," dedi.
Elif gözleri parlayarak, "Biz de hayallerimizi burada bulduk!" dedi.Gökyüzü Krallığı’ndan ayrılma vakti gelince, Arda ve Elif biraz hüzünlendi. Ancak yaşlı adam onlara bir tüy verdi. "Bu tüyü saklayın. Ne zaman cesaretinizi kaybetseniz, rüzgâra bırakın. Sizi hayallerinize ulaştıracaktır."
Arda ve Elif, arabalarına binip eve döndüler. Arabayı tekrar garaja çektiler ve Kemal Amca’yı buldular.
"Bu araba gerçekten uçabiliyor!" dedi Arda heyecanla.
Kemal Amca göz kırparak, "İnandığında her şey mümkündür," dedi.
O günden sonra Arda ve Elif, sık sık uçan arabayla maceraya çıkmaya devam ettiler. Hayal kurmaktan ve cesaretle keşfetmekten asla vazgeçmediler.
Ve gökyüzü, onların özgür ruhlarıyla dolup taştı.
Uçan araba ve hayalperest çocuklar, gökyüzünde maceralarına devam ederken, arada sırada rüzgârda süzülen bir tüy görürseniz, onların hala gökyüzünde özgürce uçtuğunu bilin.