Sarışın yanmış iki kulağıyla doktora gider.
Doktor;
– Kulaklarına ne oldu .
sarışın;
– Ütü yapıyordum ve telefon çaldı. Ben de telefon diye ütüyü koydum kulağıma .
Doktor;
– Peki öteki kulağına ne oldu? .
sarışın;
– Lanet olası tekrar aradı
Sarışın yanmış iki kulağıyla doktora gider.
Doktor;
– Kulaklarına ne oldu .
sarışın;
– Ütü yapıyordum ve telefon çaldı. Ben de telefon diye ütüyü koydum kulağıma .
Doktor;
– Peki öteki kulağına ne oldu? .
sarışın;
– Lanet olası tekrar aradı
Bir zamanlar, yemyeşil çayırların ortasında, rengârenk çiçeklerin açtığı bir ormanda üç yavru tavşan yaşarmış: Pamuk, Zıpzıp ve Minnoş. Bu üç kardeş, anneleriyle…
Bir varmış bir yokmuş… Uçsuz bucaksız tepelerin ardında, gökyüzünün en mavi olduğu yerde, rengârenk çiçeklerin her mevsim açtığı, hayvanların dostça yaşadığı kocaman…
Alpler’in yamaçlarında bir sabah güneşi gülümseyerek dağları aydınlatırken, Heidi büyükbabasının kulübesinden dışarı fırladı. Üzerinde çiçek desenli elbisesi, ayaklarında keçi derisinden yapılmış küçük…
Uzak bir diyarda, Shire’dan çok da uzak olmayan, Çiçektepesi adında küçücük ama çok güzel bir köy vardı. Bu köyde, minik bir hobbit…
Bir zamanlar, rüzgarın fısıltı gibi estiği, kuşların gökyüzünde dans ettiği, sevimli bir kasabada yaşayan Elif adında yedi yaşında meraklı mı meraklı bir…
Uzak diyarlarda, güneşin altın gibi parladığı, çiçeklerin neşeyle açtığı, hayvanların barış içinde yaşadığı bir ormanda bir krallık vardı. Bu krallığın başında, tüm…