Aslan Masalı – Büyük Kral Altınpençe Hikayesi

Eklenme Tarihi: – Yazar: Mine Kaya – Kategorisi: Masal Oku

Uzak diyarlarda, güneşin altın gibi parladığı, çiçeklerin neşeyle açtığı, hayvanların barış içinde yaşadığı bir ormanda bir krallık vardı. Bu krallığın başında, tüm hayvanların sevip saydığı Kral Aslan vardı. Adı Altınpençe idi; hem yelesi hem de kalbi altındandı.

Altınpençe güçlüydü, cesurdu ama her şeyden önce adaletliydi. Onun yönetiminde hiçbir hayvan aç kalmaz, hiçbiri haksızlığa uğramazdı. Ama son zamanlarda Altınpençe’nin içi garip bir hüzünle dolmuştu. Yüreğinde bir eksiklik hissediyordu.

Bir sabah, sarayın gölgelik bahçesinde düşüncelere dalmışken, en yakın dostu baykuş danışmanı Bilgebak geldi.

"Saygıdeğer kralım," dedi Bilgebak, "sizi günlerdir düşünceli görüyorum. Kalbinizi kemiren bu gölge nedir?"

"Ah, Bilgebak," iç geçirdi Kral Aslan, "ülkem huzur içinde ama ben huzursuzum. Sanki kalbim bir şey arıyor ama ne olduğunu bilmiyorum."

"Belki de ruhunuz yeni bir yolculuk istiyordur," dedi Bilgebak. "Bazen en büyük krallar bile kalplerinin sesini dinlemek zorundadır."

Kral Aslan, bu sözleri duyunca yerinden doğruldu. Gözleri bir anda parladı.

"Yolculuk... Evet! Belki de gerçekten gitmem gerek. Ormanın ötesinde beni bekleyen bir şey olabilir."

Bilgebak biraz endişelendi. "Ama kralım, krallık sizsiz ne yapar? Ya dönemezseniz?"

"Eğer kalbim huzur bulmazsa, krallığımın da huzuru uzun sürmez. Seni vekilim tayin ediyorum Bilgebak. Hayvanları koru. Ben dönene dek orman sana emanet."

Ve böylece Kral Aslan, kalbinin peşine düşerek yola koyuldu.Ormanın derinliklerinde günlerce yürüdü. Güneşin doğduğu tepelere çıktı, şırıltılı derelerden geçti. Bir gün, karşısına neşeyle şarkı söyleyen bir grup ceylan çıktı.

"Merhaba aslan kral!" dedi en küçük ceylan. "Neden bu kadar yalnızsın?"

"Kalbimi arıyorum küçük ceylan," dedi Altınpençe, gülümseyerek. "Yolun sonu nereye çıkar bilmiyorum ama aramaya kararlıyım."

Ceylanlar ona ormanın ötesinde yaşayan bilge bir kaplumbağadan bahsettiler. Onun, kalplerin sırlarını bildiği söyleniyordu.

Günler sonra, Altınpençe bilge kaplumbağayı buldu. Kaplumbağa yaşlıydı, kabuğu yosun tutmuştu ama gözleri pırıl pırıldı.

"Seni bekliyordum Kral Altınpençe," dedi kaplumbağa yavaşça. "Kalbinin sesi seni bana getirdi."

"Benimle oyun oynama kaplumbağa," dedi kral sabırsızca. "Ne yapmalıyım? Kalbim neden huzursuz?"

Kaplumbağa bir süre sustu, sonra başını eğerek konuştu:

"Sen kral olmayı çok iyi başardın ama belki de asıl unuttuğun şey… aslan olman."

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu kral, kaşlarını çatarak.

"Çocukken sevdiğin şeyleri hatırla. Doğanın sesini dinlemeyi, başka hayvanlarla oynamayı, rüzgarla yarışmayı… Sen sadece yönetmeyi öğrenmişsin ama yaşamayı unutmuşsun."

Kral Aslan'ın yüreği bir anda sızladı. Evet… Ne zamandır sadece görevleri, kararları, yasaları düşünüyordu. Peki ya çocukken yaptığı şeyler? Koştuğu çayırlar, arkadaşlarıyla geçirdiği zamanlar?

"Peki ne yapmalıyım?"

"Kalbini iyileştirmek istiyorsan, onu yeniden neşeyle doldurmalısın. Kendin ol. Oynamayı unutma. Gülmeyi, şaşırmayı, sevmeyi unutma."Kral Aslan bu sözleri dinledikten sonra, rotasını değiştirdi. Önce bir dere kenarında yaşayan su samurlarıyla suya atladı. Onlarla birlikte kayalara tırmandı, suya atladı.

"Haha! Bakın bana!" diye güldü, suyun içinde dönerken. "Ben kralım ama aynı zamanda ben… Altınpençe'yim!"

Sonra bir grup yavru tilkiyle saklambaç oynadı. Günlerce farklı hayvanlarla vakit geçirdi, onlarla şarkılar söyledi, yıldızları izledi.

Bir gün, nehrin kıyısında yorgun düşmüş bir tavşana rastladı. Tavşan korkmuştu.

"Sakin ol küçük dostum," dedi Altınpençe, yumuşak bir sesle. "Sana zarar vermem."

"Ama sen Kral Aslan’sın!" dedi tavşan titreyerek. "Benim gibi zayıflara kimse güvenmez."

"Senin içinde kocaman bir cesaret var. Ben de eskiden sadece güçlü olmam gerektiğini sanırdım. Ama kalbim bana başka şeyler de öğretti."

Tavşanın gözleri doldu. İlk defa bir kralın onunla konuştuğunu duyuyordu. Kral Aslan onu sırtına aldı ve ormanın güvenli kısmına kadar taşıdı.Aylar geçmişti. Altınpençe sonunda krallığına döndüğünde, yelesi biraz daha dağınık, tüyleri biraz daha rüzgârlı ama kalbi hiç olmadığı kadar parlaktı.

Bilgebak onu görünce gözyaşlarını tutamadı.

"Sizi çok özledik kralım!"

"Ben de sizleri özledim, dostlarım. Ama artık sadece kral değil, aynı zamanda kalbini bilen bir aslanım."

Hayvanlar coşkuyla tezahürat yaptı. Kral Aslan, o günden sonra sadece kararlar vermedi, hayvanlarla birlikte yaşadı. Onlarla oynadı, güldü, bazen ağladı, bazen sabahlara kadar yıldızları izledi.

Ve her fırsatta yavru hayvanlara şöyle dedi:

"Unutmayın, kral olmak sadece güçlü olmak demek değildir. Asıl kral, kalbinin sesini dinleyebilendir."Ve ormanda, rüzgarın sesiyle birlikte Altınpençe’nin neşeli kükremesi yankılandı.

"ROAAARRR! Bu ses sadece bir kralın değil, özgür bir kalbin sesi!"

Ve tüm orman, sevgiyle yankılandı.

Bu yazıyı paylaşabilirsin:

Diğer İçeriklerimiz

Lunapark Masalı (2)

Bir zamanlar, rüzgarın fısıltı gibi estiği, kuşların gökyüzünde dans ettiği, sevimli bir kasabada yaşayan Elif adında yedi yaşında meraklı mı meraklı bir…

Aslan Masalı – Büyük Kral Altınpençe Hikayesi

Uzak diyarlarda, güneşin altın gibi parladığı, çiçeklerin neşeyle açtığı, hayvanların barış içinde yaşadığı bir ormanda bir krallık vardı. Bu krallığın başında, tüm…

Zebra Masalı (2)

Bir zamanlar, Afrika'nın en serin rüzgarlarının estiği, yemyeşil otlakların arasında uzanan Gökkuşağı Vadisi’nde mutlu bir zebra sürüsü yaşarmış. Bu sürünün lideri, yaşlı…

Maymun Masalı: Ormanın Kalbindeki Sır

Uzak diyarlarda, yemyeşil ağaçların göğe yükseldiği, kuşların neşeyle şarkı söylediği, rengârenk çiçeklerin açtığı büyülü bir ormanda, Minik adında çok sevimli bir maymun…

Kral Şakir Masalı

Bir zamanlar Teknokent’in hemen arkasında, gökyüzüne uzanan gökkuşağı gibi rengârenk bir diyar vardı. Bu diyarın adı Renkler Diyarı’ydı. Her bir sokağı farklı…

Mürekkep Balığı Masalı

Derin, masmavi okyanusun ortasında, güneşin ışıkları zorla ulaştığı, mercanların yavaşça dans ettiği bir yerde, diğerlerinden farklı bir mürekkep balığı yaşardı. Adı Melo…