Kibirli Gül Masalı

Eklenme Tarihi: – Yazar: Mine Kaya – Kategorisi: Masal Oku

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, büyük bir ormanın tam ortasında rengârenk çiçeklerle dolu bir bahçe varmış. Bu bahçeye “Gökkuşağı Bahçesi” derlermiş, çünkü içindeki her çiçek adeta gökten düşmüş birer renk tanesi gibiymiş.

Bu bahçenin en dikkat çeken çiçeği ise kocaman kırmızı yaprakları ve zarif duruşuyla bir gülmüş. Adı da Koralmış. Ama ne yazık ki Koral sadece güzelliğiyle değil, kibriyle de meşhurmuş. Her sabah yapraklarını rüzgârla savurur, etrafındaki çiçeklere yukarıdan bakar, onlarla pek konuşmazmış.

Bir sabah, çiğ damlaları henüz yapraklardan süzülürken, minik bir menekşe Koral'a neşeyle seslenmiş:

“Günaydın sevgili Gül! Yaprakların yine çok parlak görünüyor!”

Koral hafifçe burnunu havaya kaldırarak cevap vermiş:

“Ah, senin gibi minicik bir çiçekten böyle güzel bir iltifat duymak ilginç doğrusu.”

Menekşe biraz üzülmüş ama ses etmemiş. Koral’ın bu tavırlarına alışkınmış.

Bahçede sadece menekşeler yokmuş. Nergisler, papatyalar, laleler, sümbüller... Hepsi birbiriyle uyum içinde yaşarken, Koral hep kendini diğerlerinden üstün görürmüş. Günler böyle geçip gitmiş.

Bir gün, ormana rengârenk kanatlarıyla uçuşan yaşlı bir kelebek konmuş. Adı Sena imiş. Sena yıllardır ormanları dolaşır, çiçeklerin dertlerini dinlermiş. Gökkuşağı Bahçesi'ne konduğunda ilk gözüne çarpan elbette kocaman ve alımlı Koral olmuş.

Sena usulca yanına yaklaşıp kanatlarını çırparak sormuş:

“Merhaba güzel Gül. Adını duydum, güzelliğin dilden dile yayılmış. Mutlu musun burada?”

Koral gururla başını sallamış:

“Elbette! Güzelliğimle herkes bana hayran. Bahçedeki çiçekler bile benim gölgemde açıyorlar.”

Sena biraz kaşlarını çatmış ama sabırla konuşmuş:

“Güzellik gelip geçici bir şeydir. Kalplerdeki sıcaklık ve dostluk daha değerlidir.”

Koral bu sözlere kahkahayla karşılık vermiş:

“Kalp? Dostluk? Bunlar küçük çiçeklerin işi. Benim gibi ihtişamlı biri için pek de gerekli değil.”

Sena başını üzgünce sallayıp uzaklaşmış.

O günden sonra Koral’ın çevresinde bir şeyler değişmeye başlamış. Sabahları onu selamlayan çiçekler artık sessizleşmiş. Arılar diğer çiçeklerden bal toplamaya başlamış, uğur böcekleri yapraklarında yürümemeye başlamış. Gül, hâlâ güzelliğiyle dikkat çekse de artık yalnız kalmaya başlamış.

Bir akşamüstü, gökyüzü pembe ve mor renklere bürünmüşken, küçük bir lale Koral’ın yanına cesaretle gelmiş.

“Koral,” demiş, “neden bizimle oynamıyor, sohbet etmiyorsun? Biz seni çok sevmiştik ama sen hep kendini bizden üstün görüyorsun.”

Koral biraz bozulmuş ama gururunu kırmamak için yüzünü çevirmiş.

“Ben sadece... sadece... farklıyım. Güzelim.”

Lale gözlerini kısıp içten bir şekilde konuşmuş:

“Güzellik, içinde sevgi ve alçakgönüllülük taşımıyorsa solmaya mahkûmdur.”

Bu sözler Koral’ı derinden etkilemiş. O gece rüzgâr hafif hafif eserken Koral içini çekmiş. İlk kez gerçekten düşünmeye başlamış.

"Acaba ben gerçekten yalnız mıyım? Herkes bana hayran ama kimse benimle konuşmuyor. Belki de güzellik yeterli değildir..."

Ertesi sabah güneş bahçeyi altın sarısına boyarken Koral, en içten sesiyle menekşeye seslenmiş:

“Günaydın Menekşe! Yaprakların bu sabah çok canlı görünüyor.”

Menekşe bir an şaşırmış ama hemen yüzü gülümsemiş:

“Günaydın Koral! Sen de harika görünüyorsun. Nasılsın?”

Koral biraz duraksayıp cevap vermiş:

“Sanırım… özür dilemeliyim. Uzun zamandır size kötü davrandım. Güzelliğime o kadar kapılmışım ki, gerçek güzelliğin dostlukta olduğunu unutmuşum.”

Bahçedeki diğer çiçekler bu konuşmaları duyunca hafifçe yapraklarını sallamışlar. Papatyalar gülümsemiş, nergisler minik melodilerle rüzgârla dans etmiş.

Yaşlı kelebek Sena o sırada bir yaprağın ucuna konmuş ve tatlı bir sesle şöyle demiş:

“Kibirli bir gül, alçakgönüllü bir dosta dönüştü. Güzellik artık sadece yapraklarında değil, kalbinde de açıyor.”

O günden sonra Koral değişmiş. Diğer çiçeklerin hikâyelerini dinlemiş, onların yanında gülmüş, yağmurda birlikte ıslanmış. Artık sadece bir gül değil, bahçenin sevilen dostuymuş.

Koral bir gün menekşeye dönüp gülerek şöyle demiş:

“Biliyor musun, kalpten bir dostun gülümsemesi, en parlak yapraktan daha çok ısıtıyor insanı.”

Menekşe başını sallamış:

“Ve sen bunu fark ettiğin için en güzel çiçeksin artık, Koral.”

Ve gökyüzünden usulca süzülen bir çiğ damlası, Koral’ın yaprağına düşüp güneş ışığında parlamış. Tıpkı onun içindeki yeni doğan sevgi gibi.

Masal da burada bitmiş ama Gökkuşağı Bahçesi’nde hâlâ sevgiyle açan bir gül varmış: Ne kibirli, ne de yalnız... sadece sevgi dolu.

Bu yazıyı paylaşabilirsin:

Diğer İçeriklerimiz

Kibirli Gül Masalı

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, büyük bir ormanın tam ortasında rengârenk çiçeklerle dolu bir bahçe varmış. Bu…

Kibritçi Kız Masalı

Bir varmış, bir yokmuş... Uzak bir ülkede, dağların ötesinde, gökyüzüne uzanan incecik bacalardan dumanlar çıkan eski taş evlerin sıralandığı bir şehirde, küçük…

Disney Moana Masalı

Okyanus sakin, güneş pırıl pırıl parlıyordu. Moana, Motunui Adası’ndaki evinden sabah erken kalkmış, kıyıya inmişti. Ruhunda her zaman olduğu gibi bir merak,…

Transformers Masalı

Bir zamanlar, gökyüzünün en derin noktalarında parlayan, küçük ama güçlü bir yıldız vardı. Bu yıldızın adı Parıltı idi. Parıltı, yıldız tozundan yapılmış…

Ördek Masalı

Uzak diyarlarda, yemyeşil çayırlarla kaplı, gökyüzü her zaman mavi olan bir krallık vardı. Bu krallığın ortasında, ışıl ışıl parlayan bir göl yer…

Robot Masalı

Bir zamanlar, uzak bir gezegende, teknolojik bir şehir olan Mekatronya’da yaşayan küçük bir robot vardı. Adı Lumo’ydu. Diğer robotlar gibi çelikten yapılmıştı,…