Taş Çorbası Masalı

Eklenme Tarihi: – Yazar: Mine Kaya – Kategorisi: Masal Oku

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yüksek dağların ardında, küçük, unutulmuş bir köy varmış. Bu köy öyle sessiz, öyle durgunmuş ki kuşlar bile şarkı söylemeden geçip gidermiş üzerinden. İnsanlar birbirine selam vermez, komşuluk unutulmuş, dostluk yerine kuşku yerleşmiş.

Bir gün, uzak diyarlardan gelen bir gezgin çıkagelmiş. Üstü başı toz içinde, çantası boşmuş ama gözleri parlıyormuş. Adı Miro’ymuş.

Köyün meydanına geldiğinde insanlar hemen camlarını kapatmış, çocuklarını içeri çağırmışlar.

“Anne! Bak, kim o adam?” diye sormuş küçük Elif annesine.

“Tanımam kızım. Sakın dışarı çıkma!”

Miro, köy meydanındaki eski çeşmenin başına durmuş. Yavaşça eğilip suyundan içmiş, sonra başını kaldırıp gülümsemiş.

“Selam olsun bu güzel köyün güzel insanlarına!” diye seslenmiş. “Ben yorgun bir yolcuyum. Karnım aç, ama elimde ne ekmek var ne de para. Ama size taş çorbası yapabilirim!”

Köylüler perde arkasından kafalarını uzatmış. Taş çorbası mı? O da neymiş?

İçlerinden biri, yaşlı ve huysuz ihtiyar Davut amca, kapısını açıp dışarı çıkmış.

“Ne saçma şey bu? Taştan çorba mı olurmuş be adam?”

Miro gülümsemiş, cebinden yuvarlak, temiz bir taş çıkarıp göstermiş.

“Bu sıradan bir taş değil. Bu, lezzetli yemeklerin sırrını taşıyan bir taş. Tek ihtiyacım büyükçe bir kazan, biraz su ve bir ateş.”

Köylüler merakla birbirine bakmış. Sonunda muhtar olan Kadri Bey öne çıkmış.

“Tamam. Kazan bende. Ateş de yakarız. Ama taşla çorba olmazsa, seni köyden kovarız!”

“Anlaştık!” demiş Miro ve taşını büyük bir ciddiyetle öpmüş. “Haydi başlayalım!”

Birazdan meydanda koca bir kazan kaynıyormuş. İçinde sadece su ve taş varmış.

Köylüler toplanmış etrafına, kimisi ellerini ovuşturuyor, kimisi burun kıvırıyormuş.

“Gerçekten sadece taşla mı yapılıyor bu çorba?” diye sormuş Elif.

“Elbette,” demiş Miro. “Ama… eğer biraz havuç olsaydı, taşın tadı daha çok ortaya çıkardı.”

Bunu duyan yaşlı Ayşe Teyze evine koşmuş, elinde iki havuçla dönmüş.

“Benim bahçeden, taptaze!”

Miro havuçları doğrayıp suya atmış. Kazan kaynadıkça güzel kokular yükselmeye başlamış.

“Hımm… harika! Ama bir tutam soğan olsaydı, taşın özü tam açığa çıkardı.”

Gençlerden biri hemen annesinin kilerinden birkaç soğan getirmiş. Onlar da eklenmiş.

Derken biri patates, biri sarımsak, biri mercimek getirmiş. Herkes bir şeyler katmış çorbaya. Kimse taşın tadını merak etmiyormuş artık, çünkü çorbanın kokusu mest ediyormuş herkesi.

Çocuklar kahkahalar atarak kazan etrafında dans ediyor, büyükler yıllardır etmedikleri sohbetleri etmeye başlıyormuş.

“Hey Miro!” demiş Davut amca. “Gerçekten taş sayesinde mi oldu bu çorba?”

Miro göz kırpmış. “Taş sadece bahaneydi. Asıl çorbayı siz yaptınız. Herkes kalbinden bir parça koydu içine.”

Bir sessizlik olmuş. Ardından alkışlar, kahkahalar, gülüşmeler yükselmiş.

O akşam köyde büyük bir şölen olmuş. Herkes sofraya oturmuş, tabaklar dolmuş taşmış. Çocuklar Miro’nun etrafında toplanmış.

“Bir daha taş çorbası yapacak mısın?” demiş Elif heyecanla.

“Yaparım elbet,” demiş Miro. “Ama bir şartla. Herkes yüreğini koyacak içine. Çünkü taşın sırrı, aslında paylaşmaktır.”

Gece boyunca yıldızlar köyün üstünde parıldarken, insanlar uzun zamandır ilk defa bu kadar gülmüş, bu kadar birlikte olmuş.

Ertesi sabah, Miro ortadan kaybolmuş. Sadece çeşmenin başına bıraktığı taş duruyormuş yerinde. Üzerinde küçük bir not varmış:

"Taş yerinde dursun. Sizde sevgi oldukça, çorbanız hep kaynar."

O günden sonra köy değişmiş. Artık herkes birbirine selam verir, komşusunu yemeğe çağırırmış. Ve her yıl, Miro’nun geldiği gün büyük bir taş çorbası şenliği yapılırmış.

Ve çocuklar o taşa dokunup şöyle dermiş:

“Paylaşınca taş bile çorba olur!”

Bu yazıyı paylaşabilirsin:

Diğer İçeriklerimiz

Paw Patrol Masalı

Adventure Bay kasabasında güneşli bir sabah başlamıştı. Ryder, Paw Patrol köpekleriyle birlikte merkezde toplantı yapıyordu. Hepsi neşeli ve enerjik görünüyordu ama o…

Horoz Masalı (2)

Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil dağların eteklerine kurulmuş, cıvıl cıvıl bir köy varmış. Bu köyün adı…

Çuf Çuf Tren Masalı

Bir zamanlar, yeşil dağların arasında, kırmızı çatılı bir istasyonun yanında yaşayan sevimli bir tren vardı. Adı Çuf Çuf’tu. Gövdesi mavi, bacası sarı,…

Taş Çorbası Masalı

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yüksek dağların ardında, küçük, unutulmuş bir köy varmış. Bu köy öyle sessiz, öyle durgunmuş ki kuşlar…

Tazmanya Canavarı Masalı

Yemyeşil ormanlarla çevrili, gökyüzü masmavi, kuş cıvıltılarıyla dolu bir ülkede, Tazmanya adasında yaşayan yalnız bir canavar varmış. Adı Tornado’ymuş. Evet, tahmin ettiğiniz…

Boğa Ferdinand Masalı

Bir zamanlar, İspanya’nın sıcak güneşinin altında uzanan yemyeşil bir köyde, diğer tüm boğalardan farklı bir boğa yaşardı. Adı Ferdinand’dı. Diğer boğalar gibi…