Barış Krallığı ve Savaşın Gölgesi Masalı

Eklenme Tarihi: – Yazar: Mine Kaya – Kategorisi: Masal Oku

Bir zamanlar, Barış Krallığı adında bir ülke varmış. Bu krallık, adını yıllardır süren huzur ve dostluktan alırmış. İnsanlar mutlu yaşar, ticaret gelişir, sanat ve bilim ilerler, çocuklar neşe içinde oynarmış. Kral Melkar, halkının mutluluğunu her şeyden üstün tutan adil bir hükümdarmış.

Ancak Barış Krallığı’nın hemen yanında, Karanlık Diyar adında bir ülke varmış. Bu diyarın hükümdarı Kral Dargor, savaşçı bir ruha sahipmiş. O ve askerleri, her şeyi kılıç ve zorbalıkla elde edebileceklerini düşünürlermiş. Kral Dargor, Barış Krallığı’nın zenginliğini kıskanır ve onu ele geçirmek istermiş.

Bir gün, Kral Dargor ordusunu toplayıp Barış Krallığı’na elçi göndermiş. Elçi, Kral Melkar’ın huzuruna çıkmış ve yüksek sesle duyuru yapmış:

— Kralımız Dargor, Barış Krallığı’nın tüm hazinelerini istiyor! Eğer bu istek yerine getirilmezse, ordularımızla gelip her şeyi zorla alacağız!

Bu sözler, krallığın dört bir yanında duyulmuş ve halk endişelenmeye başlamış. Saraydaki vezirler Kral Melkar’a danışmış:

— Efendimiz, ordularımızı hazırlayalım! Biz de savaşalım, Barış Krallığı’nı savunalım!

Ama Kral Melkar başını iki yana sallamış.

— Savaş, bizim yolumuz değildir. Kan dökmek yerine barışı korumanın bir yolunu bulmalıyız.

Vezirler şaşırmış.

— Ama Kral’ım, onlar savaş istiyor!

Kral Melkar, vezirlerine sakin bir şekilde bakmış.

— Biz ise barış istiyoruz. Savaşan taraflardan biri savaşı seçmezse, savaş olmaz. Başka bir yol düşünmeliyiz.

Kral, bilge bir adam olan danışmanı Lorien’e dönmüş.

— Söyle bana, bilge Lorien. Savaşı önlemenin bir yolu var mı?

Lorien gülümsemiş.

— Elbette, Majesteleri. Savaşın en büyük sebebi nedir?

— Açgözlülük ve korku, — demiş Kral Melkar.

— Öyleyse açgözlülüğe dostlukla, korkuya cesaretle cevap verelim. Kral Dargor’un yanına ben gitmek istiyorum. Onunla yüz yüze konuşacağım.

Vezirler şaşkınlık içinde bağırmış:

— Bu çok tehlikeli! Kral Dargor acımasız biridir!

Ama Kral Melkar kararlıymış. Yanına en cesur ve bilge adamlarını alarak Karanlık Diyar’a doğru yola çıkmış. Kral Dargor’un sarayına vardıklarında büyük bir salona alınmışlar. Kral Dargor sert bir şekilde onlara bakmış.

— Demek hazineleri getirmediniz? O zaman neden buradasınız?

Kral Melkar gülümsemiş.

— Çünkü seninle konuşmak istedim, Dargor. Savaş, krallıklarımıza zarar verir. İnsanlarımız ölür, şehirlerimiz yanar. Bunun yerine dost olabiliriz.

Kral Dargor sert bir kahkaha atmış.

— Dost mu? Ben dostluk istemem, güç isterim! Güçlü olan kazanır, zayıf olan ezilir!

Kral Melkar, gözlerini onun gözlerine dikmiş.

— Güç, sadece kılıçla mı kazanılır sanıyorsun? En büyük güç, halkının sana sevgisidir. Onlar seni sevmezse, nasıl güçlü olabilirsin? Halkın seni korktuğu için mi seviyor, yoksa gerçekten mi?

Kral Dargor’un yüzü gerilmiş. Ama Kral Melkar devam etmiş:

— Benim krallığımda insanlar beni sever, çünkü ben onları severim. Onların iyiliği için çalışırım. Senin krallığında ise insanlar senden korkuyor. Eğer bir gün güçsüz kalırsan, onlar da seni terk edecek.

Kral Dargor sessizleşmiş. Hiç kimse ona böyle konuşmaya cesaret edemezmiş. Bir süre düşündükten sonra başını eğmiş.

— Peki ya benim halkım? Ben onlara hep güç gösterdim, çünkü güçsüz olursam bana karşı gelirlerdi.

Kral Melkar başını sallamış.

— Ama sevgiyle yaklaşsaydın, sana karşı gelmek yerine seni desteklerlerdi. Güç zorbalık değildir, halkını refaha ulaştırmaktır. Eğer benimle barış yaparsan, hem halkın hem de sen huzur içinde yaşayabilirsiniz.

Kral Dargor’un gözleri kısılmış. Bir süre düşündükten sonra bir iç çekmiş.

— Eğer barış yaparsam, bana nasıl güvenebilirsin?

Kral Melkar gülümsemiş.

— Sana güvenerek. İnsan birine güven duyarsa, o da kendine güvenmeyi öğrenir.

Ve o gün, Barış Krallığı ve Karanlık Diyar arasında bir barış anlaşması yapılmış. Kral Dargor, ilk kez savaşmadan bir şey kazanmış: halkının gerçek sevgisini.

Yıllar geçtikçe, Karanlık Diyar bir barış diyarına dönüşmüş. İnsanlar savaşın değil, dostluğun kazandırdığını öğrenmiş. Ve böylece, barış tüm krallıkları sararak dünyaya yayılmış.

Ve çocuklar, büyüklerinden şu öğüdü duymuş:

“Savaş, insanın en büyük hatasıdır. Gerçek güç, sevgi ve anlayıştadır.”

Bu yazıyı paylaşabilirsin:

Diğer İçeriklerimiz

Heidi Masalı (2)

Alpler’in yamaçlarında bir sabah güneşi gülümseyerek dağları aydınlatırken, Heidi büyükbabasının kulübesinden dışarı fırladı. Üzerinde çiçek desenli elbisesi, ayaklarında keçi derisinden yapılmış küçük…

Yüzüklerin Efendisi Masalı

Uzak bir diyarda, Shire’dan çok da uzak olmayan, Çiçektepesi adında küçücük ama çok güzel bir köy vardı. Bu köyde, minik bir hobbit…

Lunapark Masalı (2)

Bir zamanlar, rüzgarın fısıltı gibi estiği, kuşların gökyüzünde dans ettiği, sevimli bir kasabada yaşayan Elif adında yedi yaşında meraklı mı meraklı bir…

Aslan Masalı – Büyük Kral Altınpençe Hikayesi

Uzak diyarlarda, güneşin altın gibi parladığı, çiçeklerin neşeyle açtığı, hayvanların barış içinde yaşadığı bir ormanda bir krallık vardı. Bu krallığın başında, tüm…

Zebra Masalı (2)

Bir zamanlar, Afrika'nın en serin rüzgarlarının estiği, yemyeşil otlakların arasında uzanan Gökkuşağı Vadisi’nde mutlu bir zebra sürüsü yaşarmış. Bu sürünün lideri, yaşlı…

Maymun Masalı: Ormanın Kalbindeki Sır

Uzak diyarlarda, yemyeşil ağaçların göğe yükseldiği, kuşların neşeyle şarkı söylediği, rengârenk çiçeklerin açtığı büyülü bir ormanda, Minik adında çok sevimli bir maymun…