Mutlu Tren Masalı

Uzak bir ülkede, dağların arasından kıvrıla kıvrıla geçen rengârenk bir tren yaşardı. Bu trenin adı Mutlu Trendi. O, sadece eşyaları veya insanları taşımakla kalmazdı; aynı zamanda gülücükleri, umutları ve hayalleri de taşırdı.
Mutlu Tren'in vagonları, her sabah parlak renklerle boyanır, pencerelerinden çocuk kahkahaları yükselirdi. Lokomotifinde ise yaşlı ama neşeli bir makinist olan Bay Düdük bulunurdu. Bay Düdük’ün şapkası neredeyse kendi boyu kadardı ve her zaman yamuk dururdu, tıpkı onun hep bir yana eğilmiş kahkahası gibi.
Bir sabah Mutlu Tren, istasyonda diğer trenlerle sohbet ediyordu.
"Bugün nereye gideceğiz, Bay Düdük?" diye sordu Mutlu Tren, koca sarı farlarını kırpıştırarak.
"Bugün, Gökkuşağı Vadisi'ne gidiyoruz! Orada bir sürü çocuk bizi bekliyor!" dedi Bay Düdük, göz kırparak.
"Çocuklar mı? Ne güzel! Onlara sürpriz yapalım mı?" diye heyecanla cıvıldadı Mutlu Tren.
"Tabii ki! Şarkılar söyleyip balonlar dağıtırız!" diye güldü Bay Düdük.
Tren, raylardan zıp zıp zıplayarak ilerlemeye başladı. Her vagonunda ayrı bir müzik çalıyordu: Birinde melodika, birinde keman, birinde davul... Yol boyunca kuşlar bile onlara eşlik etti.
Fakat bir süre sonra, tren birden yavaşlamaya başladı. Bir köprüye geldiklerinde, köprünün tahtaları kırılmıştı!
"Aman Tanrım!" dedi Mutlu Tren, telaşla. "Köprü kırık, geçemeyiz!"
Bay Düdük hemen aşağı atladı, köprüyü inceledi.
"Bu köprü onarılmadan geçmek imkânsız, Mutlu Tren. Başka bir yol bulmalıyız," dedi kaşlarını çatarak.
Mutlu Tren bir an üzüldü. Gökkuşağı Vadisi'ndeki çocuklar onu bekliyordu. O an vagonlardan biri, en minik olanı, cılız sesiyle konuştu:
"Bir yol buluruz! Hep birlikte çalışırsak, yeni bir köprü yapabiliriz!"
Diğer vagonlar hemen coşkuyla bağırdılar:
"Evet! Bizim de bir sürü tahtamız var!"
"Ve iplerimiz var!"
"Benim yükümde çiviler var!"
Bay Düdük kocaman bir kahkaha attı.
"İşte bu ruh! Haydi dostlarım, işe koyulalım!"
Hemen herkes bir işin ucundan tuttu. Büyük vagonlar sağlam tahtalar taşıdı, küçük vagonlar ipleri düğümledi. Bay Düdük de elindeki çekiciyle hızlı hızlı çivileri çaktı.
Saatler süren çalışmadan sonra yepyeni bir köprü inşa edildi. Tren tekrar raylara çıktı ve neşeyle ilerlemeye başladı.
Gökkuşağı Vadisi'ne geldiklerinde yüzlerce çocuk onları bekliyordu. Minik bayraklar sallıyor, şarkılar söylüyorlardı.
"İşte geldik!" diye bağırdı Mutlu Tren, sevinçten düdüğünü öttürerek.
Çocuklar trene koştular, vagonlara tırmandılar, Bay Düdük’ün etrafında zıplayıp durdular.
"Sen dünyanın en güzel trenisin!" dedi sarı saçlı küçük bir kız.
"En mutlu tren!" diye ekledi gözlüklü bir çocuk.
Mutlu Tren’in farları mutluluktan ışıldadı.
O gün herkes şarkılar söyledi, oyunlar oynadı. Mutlu Tren çocuklara hikâyeler anlattı, Bay Düdük ise limonatalar ikram etti.
Gün batımına doğru, çocuklar vedalaşırken hepsi bir ağızdan bağırdı:
"Mutlu Tren! Seni seviyoruz!"
Mutlu Tren, hafifçe sarsıldı, sanki o da duygulanmış gibiydi.
"Ben de sizi seviyorum!" diye yanıtladı sevimli sesiyle.
Ve Bay Düdük, gülümseyerek ekledi:
"Unutmayın çocuklar, ne olursa olsun; sevgiyle çalışır, umutla ilerlerseniz, her yol aşılır!"
O günden sonra Mutlu Tren, sadece bir taşıma aracı değil, çocukların hayallerini gerçekleştiren bir kahraman oldu.
Ne zaman bir çocuk üzülse, bir dilek tutsa, uzaklardan hafif bir düdük sesi duyulurdu:
"Fiiiiiiiuuuu! Mutlu Tren yola çıktı!"
Ve bilirdiniz ki, mutluluk taşıyan o renkli tren birazdan kapınızda olacaktı.
İkinci Masal: Mutlu Tren ve Kayıp Balon Şehri
Gökkuşağı Vadisi’ndeki büyük kutlamadan birkaç gün sonra, Mutlu Tren istasyonda dinleniyordu. Bay Düdük, trenin parlak farlarını siliyor, vagonları tek tek kontrol ediyordu.
O sırada istasyona küçük bir çocuk yaklaştı. Elinde buruşmuş bir mektup vardı. Gözleri endişeyle doluydu.
"Bay Düdük!" diye seslendi çocuk titrek bir sesle. "Yardımınıza ihtiyacımız var!"
Bay Düdük hemen eğildi.
"Ne oldu küçük dostum?" diye sordu, yumuşak bir sesle.
"Ben Balon Şehri'nden geliyorum. Bizim balonlarımız kayboldu! Rüzgar onları uçurdu ve artık şehrimiz eskisi gibi renkli değil..."
Mutlu Tren hemen uyanmış gibiydi.
"Balon Şehri mi? Orası harika bir yerdi!" diye heyecanla düdüğünü çaldı. "Onlara yardım etmeliyiz!"
Bay Düdük, göz kırparak çocuğun saçını okşadı.
"Elbette! Mutlu Tren ve ben göreve hazırız!"
Mutlu Tren şıpır şıpır su damlaları gibi sesler çıkararak raylarda dans etmeye başladı. Hemen yola koyuldular.
Yol boyunca Bay Düdük bir harita çizdi. Balon Şehri uzaklardaydı; geniş ormanlardan, derin nehirlerden geçmeleri gerekiyordu.
İlk olarak Ormanlar Ülkesi’ne vardılar. Ağaçlar öylesine sık ve uzundu ki, neredeyse gökyüzü görünmüyordu.
"İşte buradayız," dedi Bay Düdük. "Balonlar ormanda takılmış olabilir."
Mutlu Tren yavaşladı, farlarını kısarak dikkatlice ilerledi.
Birden bir ses duydular:
"Pııııııııııııııııııııııııısssssssss!"
Bay Düdük irkildi.
"Bu da ne?"
Çalıların arasından bir kirpi çıktı. Üzerinde bir sürü patlamış balon parçası vardı.
"Üzgünüm," dedi kirpi utanarak. "Balonlar üzerime kondu, dikenlerimle patlattım..."
Mutlu Tren hafifçe güldü.
"Önemli değil küçük dostum," dedi. "Yeni balonlar buluruz."
Kirpi, ormanda geriye kalan sağlam balonların nerede olduğunu gösterdi. Hep birlikte kalan birkaç renkli balonu topladılar ve tekrar yola çıktılar.
Sonraki durak: Rüzgar Tepeleri!
Burada rüzgar öyle hızlı esiyordu ki, Mutlu Tren bile raylardan hafifçe savruluyordu.
"Sıkı tutunun!" diye bağırdı Bay Düdük.
Yamaçta devasa bir balon demeti sallanıyordu. Ancak o kadar yüksekti ki, normalde ulaşmak mümkün değildi.
Mutlu Tren’in en küçük vagonu, minik pembe vagon Pıtırcık, öne çıktı.
"Ben bir plan buldum!" dedi.
"Nedir?" diye sordular hep bir ağızdan.
"Ben raydan ayrılıp, yamaçtan yukarı yuvarlanabilirim. Oraya ulaşıp ipleri çözebilirim!"
Bay Düdük gözlüklerini düzeltti.
"Ama dikkatli olmalısın, Pıtırcık!"
"Merak etmeyin!" diye cıvıldadı minik vagon.
Pıtırcık hızla yamaca tırmandı. Hafif gövdesi rüzgarda savrulsa da, büyük bir ustalıkla ipleri çözdü. Balonlar birer birer gökyüzüne doğru yükselirken, Mutlu Tren hemen düdüğünü çaldı.
"Pıtırcık başardı!"
Hepsi coşkuyla zıpladı. Artık Balon Şehri’nin kaybolan renkleri geri dönüyordu!
Sonunda şehre vardılar. Şehir bomboş ve gri görünüyordu. Çocuklar üzgün, yetişkinler kaygılıydı.
Mutlu Tren, bir sürü renkli balonu gökyüzüne bıraktı. Bay Düdük düdüğünü çaldı ve bağırdı:
"Balon Şehri! Renkleriniz geri döndü!"
Balonlar gökyüzüne karışırken, çocuklar sevinçle zıplamaya başladı. Şehir bir anda sarıya, maviye, kırmızıya büründü.
Küçük bir kız koşarak Mutlu Tren'in yanına geldi.
"Teşekkür ederiz Mutlu Tren! Sensiz ne yapardık!"
Mutlu Tren, mutluluktan hafifçe sallandı.
"Birlikte çalışınca her şey mümkündür," dedi.
Bay Düdük ise ekledi:
"Yeter ki birbirimize yardım edelim ve umudumuzu kaybetmeyelim!"
O gece Balon Şehri’nde büyük bir kutlama yapıldı. Balonlar altında şarkılar söylendi, danslar edildi.
Ve herkes, o gece şunu öğrendi:
Mutlu Tren sadece raylarda değil, kalplerde de iz bırakıyordu.