Neşeli Orman Masalı

Bir varmış bir yokmuş… Uçsuz bucaksız tepelerin ardında, gökyüzünün en mavi olduğu yerde, rengârenk çiçeklerin her mevsim açtığı, hayvanların dostça yaşadığı kocaman bir orman varmış. Bu ormana herkes Neşeli Orman dermiş. Çünkü burada yaşayan tüm canlılar her zaman mutluymuş, neşeyle şarkılar söyler, oyunlar oynar, güne neşeli kahkahalarla başlarlarmış.
Neşeli Orman’ın en sevilen sakinlerinden biri küçük sincap Fındık’mış. Fındık, kıpır kıpır kuyruğu ve parlak gözleriyle herkesin sevgilisiymiş. Her sabah erkenden uyanır, diğer hayvanlara “günaydın” demeden kahvaltısını bile etmezmiş.
Ama bir sabah, işler değişmiş.
Fındık uyandığında gökyüzü biraz solgun, kuşlar biraz sessiz, ağaçlar biraz daha hüzünlüymüş.
“Bir gariplik var,” demiş Fındık içini çekerek. “Bugün ormanda hiç kimse gülmüyor…”
Hemen dışarı fırlamış. İlk olarak en yakın arkadaşı olan kaplumbağa Misket’i görmüş.
“Misket! Günaydın! Nasılsın bugün?”
“Günaydın, Fındık…” demiş Misket yavaşça. “İyiyim galiba. Ama içimde bir boşluk var. Sanki gülmeyi unutmuşum…”
Fındık’ın gözleri büyümüş.
“Sana da mı oldu? Neşeli Orman artık neşeli değil mi?”
“Bilmiyorum,” demiş Misket. “Sadece… Herkes biraz üzgün bugün.”
Fındık, bir şeylerin ters gittiğinden eminken, soluğu baykuş Bilge Bay’ın ağacında almış.
“Bilge Bay! Bilge Bay! Acil bir durum var!”
Baykuş gözlüklerini düzelterek aşağıya bakmış. “Ne oldu Fındık? Yangın mı var?”
“Hayır… Daha da kötüsü var. Neşeli Orman’ın gülüşü kayboldu!”
Bilge Bay gözlerini kısmış. “Hmm… Gülüş kayboldu diyorsun… Çok ciddi bir mesele bu. Gel içeri, konuşmamız gerek.”
Fındık, Bilge Bay’ın kütüphane dolu evine girdiğinde ormanın tarihi kitaplarını koklayarak içini çekmiş. Bilge Bay bir kitaptan sayfaları çevirmiş.
“Bak Fındık,” demiş Bilge Bay. “Çok eskilerde, ormanın gülüşü bir neşe çiçeğinde saklıymış. Bu çiçek kalpten kalbe yayılır, tüm ormana mutluluk getirirmiş. Ama eğer birileri üzülür, kırılır ya da yalnız hissederse… çiçek solar, gülüş kaybolurmuş.”
“Yani biri üzgün olduğu için mi ormanın neşesi kayboldu?” diye sormuş Fındık.
“Evet… Belki de bir arkadaşımız kendini yalnız hissediyor.”
Fındık hemen harekete geçmiş. Gün boyunca ormanın dört bir yanında arkadaşlarıyla konuşmuş. Tavşan Pofuduk, “Bu sabah havuçlarım biraz acı geldi, ama moralimi bozmadım.” demiş. Kirpi Zıpır, “Kimseden kırılmadım, ama garip bir sessizlik var içimde…” demiş. Ama kimse neşeyi kaybettiklerini fark etmemiş bile.
Tam umudunu kaybetmek üzereyken, yaşlı tilki Zerdeçal’ın yalnız başına oturduğunu görmüş. Zerdeçal uzun zamandır kimseyle konuşmaz olmuştu.
“Merhaba Zerdeçal amca,” demiş Fındık yaklaşarak. “Bugün nasılsın?”
Zerdeçal hafifçe tebessüm etmiş. “Yaşlandık evlat… Artık oyunlara katılamıyorum. Kimse benim hikâyelerimi dinlemek istemiyor gibi geliyor.”
Fındık’ın yüreği burkulmuş. Anlamış ki, ormanın neşesi Zerdeçal’ın kalbinde saklıymış.
“Ama biz senin hikâyelerini çok seviyoruz! Lütfen bizimle gel, anlat bir masal! Neşemiz yerine gelsin!”
Zerdeçal başta çekinse de, Fındık’ın ısrarı ve içtenliği karşısında kıramamış onu. Ormanın büyük çınarının altına gelmişler. Fındık herkese haber salmış.
Birazdan, ormanın dört bir yanından gelen hayvanlar çınarın etrafında toplanmış.
Zerdeçal gözlerini kapatıp konuşmaya başlamış:
“Bir zamanlar uzak diyarlarda yaşayan küçük bir tilki varmış. Yalnızlığı sevse de, aslında içten içe bir dost ararmış…”
Masal ilerledikçe, herkesin yüzü aydınlanmış. Kahkahalar yükselmeye başlamış. Küçük sincap Fındık birden bir şey fark etmiş.
Ağaçların arasında, altın sarısı bir çiçek açıyormuş. Neşe çiçeği!
“Bakın! Gülüş geri döndü!”
Tüm orman bir ağızdan sevinç çığlıkları atmış. Zerdeçal’ın gözleri yaşarmış.
“Demek ki… hâlâ birilerinin kalbindeyim…”
Fındık onun yanına koşmuş.
“Her zaman. Çünkü biz bir aileyiz. Kimse unutulmaz, kimse yalnız bırakılmaz.”
O günden sonra Neşeli Orman’daki her sabah, bir masalla başlar olmuş. Herkes birbirine gülümser, içten bir “günaydın” dermiş. Ve eğer biri üzülürse, diğerleri hemen yanında olurmuş.
Çünkü artık biliyorlarmış ki, gülüş sadece kahkahada değil, kalpte saklıymış.