Arı Maya Masalı

Bir zamanlar, rengârenk çiçeklerle dolu, ılık rüzgârların dans ettiği, bal dolu bir vadide küçük ve cesur bir arı yaşardı. Adı Maya’ydı. Maya sıradan bir arı değildi. O, kuralları her zaman sorgulayan, yeni şeyler öğrenmeye meraklı ve doğaya derin bir sevgi besleyen küçük bir kahramandı.

Maya bir sabah kovanın dışında uyanmıştı. Gözlerini ovuşturdu, minik kanatlarını gerdi ve gökyüzüne baktı.

"Bugün içimde garip bir his var," dedi kendi kendine. "Sanki... sanki bir şey beni çağırıyor."

Tam o sırada Maya’nın en yakın arkadaşı, tembel ama sevimli Willi kanat çırparak yanına geldi.

"Maya! Maya! Yeni açan lavanta çiçeklerini gördün mü? Harikalar!"

"Willi, biliyorum kulağa çılgınca gelecek ama... bugün başka bir yere gitmem gerektiğini hissediyorum. Sanki beni oraya çeken bir şey var."

"Ne? Ama nereye?"

Maya hafifçe gülümsedi. "Işık Ormanı’na."

Willi gözlerini kocaman açtı. "Ama... ama orası yasak, Maya! Kraliçe bile oraya gitmemizi istemiyor!"

"İşte bu yüzden gitmeliyim Willi. Eğer bir şey gizleniyorsa, onun sebebini bilmeliyiz."

Willi önce tereddüt etti. Ama sonra Maya’nın gözlerindeki kararlılığı görünce iç çekti. "Tamam. Ama seni yalnız bırakmam. Ne olursa olsun yanındayım."

İki arkadaş ormana doğru yola koyuldular. Yol boyunca birbirinden farklı kuşlar, kelebekler ve böceklerle karşılaştılar. Ormanın girişinde, ağaçlar daha sık ve gölgeler daha derindi. Ama Maya’nın kalbi korkuyla değil, merakla atıyordu.

Işık Ormanı’na girdiklerinde, bekledikleri gibi karanlık değil; aksine, her şey parlıyordu! Ağaç yaprakları ışıldıyor, çiçekler hafifçe parlıyor, kuşlar altın gibi tüylerle süzülüyordu.

Willi hayranlıkla etrafına baktı. "Vay canına... Maya... burası... burası sihirli gibi!"

Tam o sırada, minik bir ışık topu onların etrafında uçmaya başladı. Ardından, birden konuştu:

"Hoş geldiniz, Arı Maya ve Willi. Sizi bekliyorduk."

İki arkadaş irkildi. Maya kendini toparladı. "Sen... sen kimsin?"

"Ben Işık Tozu'yum. Bu ormanın koruyucularından biriyim. Sizi buraya çağıran benim."

"Neden?" diye sordu Maya. "Burası neden gizli tutuluyor? Kraliçe bile orayı yasakladı."

Işık Tozu hüzünle süzüldü. "Çünkü bir zamanlar bu ormanda karanlık hüküm sürdü. Kıskançlık, kibir ve açgözlülük, doğanın dengesini bozdu. Arılar ile ışık canlıları arasında büyük bir anlaşmazlık yaşandı. O zamandan beri kimse bu ormana adım atmadı."

Maya başını salladı. "Ama şimdi burası huzurlu. Bu sırrı neden paylaşmıyoruz? Kraliçeye anlatmalıyız!"

Işık Tozu durdu. "Bunu yapabilmek için bir testten geçmelisin, Maya. Gerçek cesaret, sadece tehlikeyle yüzleşmek değil; başkalarının iyiliği için özveride bulunmaktır. Eğer başarabilirsen, bu ormanı tekrar açabiliriz."

Test başlamıştı. Maya, ormandaki solmuş bir ağacı yeniden canlandırmak, yaralı bir sincap yavrusuna yardım etmek ve ormanın en ürkütücü bölgesindeki gölge canavarını sakinleştirmek zorundaydı.

Willi yanında olsa da her sınavda Maya tek başına kararlar aldı.

Gölge canavarıyla karşılaştıklarında Willi korkudan titriyordu.

"Maya, bu çok büyük! Bizi... bizi yutabilir!"

Ama Maya geri adım atmadı. Gölge canavarına yaklaştı ve konuştu:

"Korkar gibi görünüyorsun. Ama sanırım sen de yalnızsın."

Canavar bir an durdu. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü. "Kimse... kimse bana yaklaşmadı. Hep kaçtılar."

Maya ona yaklaştı ve kanadını uzattı. "Ben kaçmayacağım. İyileşmene yardım edeceğim."

Canavarın siyah bedeni bir anda ışıkla doldu. Artık o da bir ışık varlığıydı.

Testler başarıyla tamamlandıktan sonra Işık Tozu tekrar belirdi.

"Maya... sen sadece cesur değil, aynı zamanda şefkatli ve bilgesin. Artık Işık Ormanı'nın sırrını herkesle paylaşabiliriz."

Willi sevinçle Maya’ya sarıldı. "Ben hiç bu kadar gururlu olmamıştım!"

Maya ve Willi kovana döndü. Kraliçe’ye her şeyi anlattılar. Kraliçe şaşkındı ama Maya'nın sözleriyle ikna oldu.

"Maya, cesaretinle yeni bir çağ başlattın. Işık Ormanı artık tüm arılar için açık olacak. Ama unutmayın; oradaki dengeyi hep korumalıyız."

O günden sonra Işık Ormanı, arılar ve diğer canlıların barış içinde yaşadığı, öğretilerin paylaşıldığı bir yer haline geldi. Maya'nın adı sadece kovanlarında değil, tüm doğada cesaretin ve sevginin sembolü olarak anıldı.

Willi ise hâlâ lavanta çiçeklerini seviyordu. Ama artık o da Maya kadar cesur olduğunu biliyordu.

"Maya," dedi bir gün Willi, "bir daha gizemli bir his hissedersen, beni yine çağır olur mu?"

"Her zaman, Willi. Her zaman."

Ve iki küçük arı, kanatlarını aynı anda çırparak gökyüzünde kayboldular.