Varyemez Amca Masalı

Bir zamanlar, altın paralarını yüzmek için havuza döken, servetini gözü gibi koruyan bir ördek yaşarmış. Onu herkes “Varyemez Amca” olarak tanırmış. Koca malikanesinde tek başına yaşar, kimseye bir kuruş bile vermezmiş. Ne çocukları severmiş, ne de bayramlarda el öpenlere harçlık dağıtırmış. Altınları onun en yakın arkadaşıymış.
Ama işler, bir gün beklenmedik şekilde değişmiş…
“Çıkarım şu altın havuzuma, dalarım servetimin kalbine... Ohh mis!” demiş Varyemez Amca bir sabah kendi kendine mırıldanarak. Üzerine mavi frakını giymiş, bastonunu almış ve havuzuna yönelmiş.
Tam o sırada, malikanenin bahçesinde bir çocuk kahkahası duyulmuş.
“Yaaay! Bu salıncak ne kadar hızlı dönüyor!”
Amca kulaklarını kapamış.
“Bu da ne şimdi?! Benim bahçemde çocuk kahkahası mı?” diye bağırmış. “Bay Duckworth! Bu çocuk ne arıyor burada!”
Sadık uşak Duckworth telaşla gelmiş. “Efendim, bu küçük kız sokakta ağlıyordu. Elinde bir not vardı. ‘Lütfen onu birkaç günlüğüne misafir edin. Geri döneceğim.’ yazıyor. Adı Lily.”
Varyemez Amca öfkeden tüylerini kabartmış. “Ben çocuk bakıcısı değilim! Altınlarımın arasında çocuk gezdiren biri hiç olmadım!”
Duckworth üzülerek başını eğmiş. “Ama efendim, hava çok soğuktu. Tek başına kalamazdı.”
O sırada Lily yanlarına gelmiş. Gözleri merakla açılmış, parlayan altınlara doğru bakmış.
“Vaaaaaay! Bu kadar çok parayı hayatımda görmemiştim!”
Varyemez Amca hızla önüne geçmiş. “Dokunmak yok! Sadece bakmakla yetin.”
Küçük kız başını eğmiş. “Ben zaten altınları değil... sıcak bir evi sevdim.”
Bu söz, Amca’nın kalbinde bir kıpırtı yaratmış. Ama hemen kendini toparlamış.
“Duygular altın etmez.” demiş. “Duckworth, bu kızı üst kata yerleştir.”
Günler geçtikçe Lily malikanede kalmaya devam etmiş. Sessiz, utangaç ama sevgi doluymuş. Varyemez Amca, sabahları altınlarını sayarken kız pencerenin önünde resim yaparmış.
Bir gün Amca sessizce yanına yaklaşmış.
“Neler çiziyorsun öyle?”
Lily başını kaldırmadan cevap vermiş. “Sizi çiziyorum. Ama gülümseyen halinizi hayal ederek...”
Amca şaşırmış. “Ben hiç gülmem.”
“İşte bu yüzden çiziyorum.” demiş Lily. “Bir gün güleceğinize inanıyorum.”
Bir gece gök gürlemiş, fırtına çıkmış. Malikane sarsılmış. Elektrikler gitmiş. Lily korkudan yatağından fırlamış, ağlayarak merdivenden aşağı inmiş.
“Amca! Amca!” diye bağırmış.
Varyemez Amca elinde fenerle kapıyı açmış.
“Ne oldu? Ne bu bağırış?”
“Korktum... yalnız kalmak istemiyorum...”
Amca önce iç geçirmiş, sonra istemsizce elini Lily’nin omzuna koymuş.
“Tamam... Hadi gel bakalım, şömineyi yakalım.”
İkisi birlikte oturmuşlar. Lily başını Amca’nın koluna yaslamış. Sessizlik içinde ateşin çıtırtıları duyulmuş. Sonra Lily hafifçe mırıldanmış:
“Siz de bir zamanlar küçük müydünüz?”
Amca gözlerini uzaklara dikmiş.
“Çok uzun zaman önceydi... Benim de bir kardeşim vardı. Gideon. Onunla birlikte oynardık. Ama sonra büyüdüm. Sorumluluklar geldi. Ve gülüşlerim gitti...”
“Belki de onları bulabiliriz, birlikte?” demiş Lily gülümseyerek.
Varyemez Amca ilk kez derin bir nefes almış. İçinden bir şeylerin yavaşça eridiğini hissetmiş.
Ertesi sabah, malikanede tuhaf şeyler olmaya başlamış. Amca altınlarını saymayı unutmuş. Lily ile kahvaltı yapmış. Gazeteyi birlikte okumuşlar. Hatta dışarı çıkıp birlikte yürüyüş bile yapmışlar.
Yoldan geçen yaşlı bir teyze onlara bakıp şöyle demiş:
“Bak sen şu huysuz ördeğe! Gülümsemeye başlamış!”
Amca hafifçe başını öne eğmiş. “Ben mi? Yoo, sadece yüz kaslarımı esnetiyorum!”
Lily gülerek kolunu onun koluna dolamış.
“İşte bu bir gülümseme sayılır!”
Ama bir sabah kötü haber gelmiş. Lily’nin annesi geri dönmüş ve onu almak istemiş. Kız koşarak Amca’nın yanına gitmiş, gözleri dolu doluymuş.
“Gitmek istemiyorum. Burada... gülmeyi öğrendim.”
Amca da gözlerini yere indirmiş. “Ben de öyle. Ama annen seni bekliyor.”
Küçük kız sarılmış. “Beni unutma olur mu?”
“Asla.” demiş Amca. “Ve unutma... gülmek, servetin en kıymetli parçasıdır.”
Lily gidince malikane yine sessizliğe gömülmüş. Ama artık Varyemez Amca her sabah bir resme bakar olmuş: Lily’nin çizdiği, onun gülümsediği resme.
Ve bir sabah, kapıda küçük bir zarf bulmuş. İçinden bir mektup çıkmış:
“Sevgili Amca,
Yeni okuluma başladım. Arkadaşlarım var ama kimse senin gibi altın kalpli değil.
Seni seviyorum. Gülümsemeyi bırakma.
Amca mektubu katlamış, bastonuna yaslanıp havuzun kenarına oturmuş.
“Duckworth...” demiş yavaşça. “Bugün altınları saymıyorum. Bugün sadece... biraz gülümseyeceğim.”
Ve o gün, malikanenin tepesindeki kuşlar ilk kez gülen bir ördek sesi duymuşlar.