Gemi Kaptanı Masalı: Gökyüzü Kuşu ve Martının Hikayesi

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak denizlerin maviyle yeşilin dans ettiği bir yerinde, yelkenleri beyaz bulut gibi görünen büyük bir gemi süzülürmüş. Bu geminin adı "Gökyüzü Kuşu", kaptanı ise Kaptan Martı’ymış. Kaptan Martı, sadece denizlerin değil, çocukların da sevgilisiymiş. Uzun sakalı, iri gülüşü ve sımsıcak kalbiyle herkes onu severmiş.

Ama Kaptan Martı’nın yüreğinde gizli bir hüzün varmış. Yıllar önce, fırtınalı bir gecede, küçük kardeşi Rüzgar kaybolmuş. O günden beri her seferinde bir umutla denizlere açılır, rüzgârın ona kardeşinden haber getirmesini bekler dururmuş.

Bir gün, Gökyüzü Kuşu limana yanaştığında, limanda tuhaf giyimli bir çocuk belirivermiş. Kulağında deniz kabuğu şeklinde bir küpe, elinde pusula gibi parlayan bir taş varmış.

"Kaptan Martı!" diye seslenmiş çocuk. "Seni arıyordum! Rüyamda bir ada gördüm. Adı Kayıp Rüzgar Adası. Orada seni bekleyen biri varmış!"

Kaptan Martı şaşkınlıkla çocuğa bakmış. "Sen kimsin, evlat? Bu rüyayı neden bana anlatıyorsun?"

"Adım Deniz," demiş çocuk gururla. "Babam da bir gemi kaptanıydı. Ama geçen yıl kayboldu. O günden beri rüyalarım bana yol gösteriyor."

Martı, bir an susmuş. Sonra gözleri parlamış. "Kayıp Rüzgar Adası... Bu bir işaret olabilir. Belki de kardeşim Rüzgar hâlâ bir yerlerde beni bekliyordur."

Ertesi sabah, Gökyüzü Kuşu yeniden yelken açmış. Bu sefer yanında Deniz de varmış. Mürettebat ise merakla fısıldaşıyormuş:

"Kaptan bir adaya gidiyormuş, adını rüyadan öğrenmişler..."
"Kayıp Rüzgar Adası mı? Gerçekten var mıymış öyle bir yer?"

Fırtınalarla, dev dalgalarla, yosun kokulu rüzgarlarla geçen günlerden sonra, sonunda pusulanın gösterdiği yerde, sisler içinden bir ada belirmiş. Ada, sanki bulutların üzerine yerleşmiş gibi hafif ve parıldayan bir yerdi.

"İşte orası!" diye bağırmış Deniz. "Rüyamda aynısını görmüştüm!"

Ada kıyısına vardıklarında, her yer sessizmiş. Gökyüzü Kuşu’ndan inip adanın içine doğru yürümüşler. Ormanda yürürken, ağaçlardan melodik bir fısıltı yükselmiş. Sanki biri adlarını çağırıyormuş.

"Martııı... Denizzzz..."

Birden karşılarına yaşlı bir bilge çıkmış. Uzun sakalları yosun gibi, gözleri ise deniz gibi derinmiş.

"Sizi bekliyorduk," demiş bilge. "Bu ada sadece kalbi saf olanları kabul eder. Kaptan Martı, sen kardeşinin sesini hâlâ kalbinde duyuyorsun, değil mi?"

Kaptan başını sallamış. Gözleri dolmuş. "Onu her gün özlüyorum. Rüzgar’ı kaybettiğimden beri içimde bir boşluk var."

Bilge adam yürümüş ve dev bir deniz kabuğuna dokunmuş. Bir ışık yayılmış ve kabuk açılmış. İçinden, mavi gözlü, esmer bir genç çıkmış. Üzerinde denizci kıyafetleri varmış.

"Martı?" demiş genç şaşkınlıkla. "Gerçekten sen misin?!"

Kaptan dizlerinin üstüne çökmüş. "Rüzgar! Kardeşim! Neredeydin sen bunca zaman?"

"Ben... o fırtınalı gecede adaya sürüklendim. Burada zaman farklı akıyor. Sanırım yıllar geçmiş, ama bana bir gün gibi geldi."

Deniz ikisine de hayranlıkla bakmış. "Demek gerçekten kardeşinizmiş... Ne harika bir kavuşma!"

Ada halkı çıkıp gelmiş ve büyük bir şölen düzenlenmiş. Çocuklar şarkılar söylemiş, kuşlar gökyüzünde dans etmiş. Rüzgar, Gökyüzü Kuşu’na yeniden binmek ve abisiyle dünyayı gezmek istediğini söylemiş.

"Birlikte eski günlerdeki gibi yelken açalım, abi," demiş Rüzgar. "Ben de artık büyüdüm. Sana yardımcı olabilirim."

Kaptan Martı gülümsemiş. "Gökyüzü Kuşu’nun artık iki kaptanı var. Ve bir yol göstericimiz: Deniz."

Deniz utanarak gülmüş. "Ben sadece rüyaları izledim..."

"Ama o rüyaları ciddiye almak cesaret ister, evlat," demiş Martı. "Senin kalbin de bir kaptanın kalbi gibi cesur."

Gemi, adadan ayrıldığında arkasında ışıl ışıl bir iz bırakmış. Ada, tekrar sislerin içinde kaybolmuş. Deniz ise artık bir gemiciymiş. Rüzgar ve Martı ile yeni maceralara doğru yelken açmışlar.

Bir gece, ay denizin üzerine gümüşten bir halı serdiğinde, Deniz sessizce Kaptan Martı’ya sormuş:

"Kaptan… Rüyalarıma tekrar güvenmeli miyim?"

"Her zaman, evlat," demiş kaptan gözlerini ufka dikerken. "Rüyalar, bazen gerçeklerin fısıltısıdır."

Ve işte böyle... Kaptan Martı, kardeşi Rüzgar ve cesur Deniz’in hikayesi, dalgaların şarkısıyla yelkenlerde yaşamaya devam etmiş.