Kaptan Tsubasa Masalı

Güneşin ilk ışıkları sabah çimenlerini okşarken, Nankatsu kasabasında sessiz bir heyecan vardı. Bugün sıradan bir gün değildi. Çünkü bugün, Kaptan Tsubasa'nın doğup büyüdüğü kasabada, Japonya'nın dört bir yanından gelen çocuklar arasında büyük bir dostluk turnuvası düzenlenecekti.

Tsubasa artık büyümüş, Japonya milli takımının efsane kaptanı olmuştu. Ancak içindeki çocuk hiç büyümemişti. Hâlâ topun peşinden koşarken kalbi heyecandan atıyor, gözleri parlıyordu. Bu turnuva onun için çok özeldi. Çünkü bu sefer sahada o değil, hayalleriyle yan yana duran çocuklar oynayacaktı.

Tsubasa sabahın erken saatlerinde sahaya geldi. Ayakkabılarının ucuyla çimlere bastı, başını gökyüzüne kaldırdı ve derin bir nefes aldı.

"Ah... Bu kokuyu hiçbir yerde bulamıyorum," dedi kendi kendine. "Çim kokusu, çocukluk kokusu..."

Birden arkasından tanıdık bir ses yükseldi.

"Tsubasa! Tsubasa!"

Bu, eski takım arkadaşı ve kaleci olan Genzo Wakabayashi idi. Elinde bir top, yüzünde hala o tanıdık gülümseme vardı.

"Hazır mısın efsane kaptan? Turnuvayı birlikte başlatıyoruz!"

Tsubasa gülerek başını salladı.
"Her zaman! Ama önce, çocuklara biraz moral vermek gerek."

O sırada, sahada sessizce oturan bir çocuk dikkatini çekti Tsubasa’nın. Kafasını öne eğmiş, ayakkabılarının bağcıklarını karıştırıyordu.

Tsubasa yavaşça yanına gitti ve eğildi.
"Merhaba, adın ne senin?"

Çocuk gözlerini kaldırdı, gözlerinde utangaç bir parıltı vardı.
"Ben... Daichi."

"Top oynamayı seviyor musun Daichi?"

"Evet... ama kaleci olmak istiyorum. Ama arkadaşlarım hep 'çok küçüksün, kale sana büyük gelir' diyor."

Tsubasa onun elini tuttu.
"Benim çok iyi bir kaleci arkadaşım var. Ona da küçükken aynı şeyi söylediler. Ama şimdi dünyanın en iyi kalecilerinden biri. İsmi Genzo. Onunla tanışmak ister misin?"

Daichi şaşkınlıkla başını salladı. Tsubasa elini kaldırdı ve Genzo’yu çağırdı.

"Genzo! Burada bir minik kaleci var. Onunla konuşur musun?"

Genzo gülümsedi, eğildi ve elini uzattı.
"Memnun oldum Daichi. Bil bakalım ben küçükken kale bana ne kadar büyük geliyordu?"

"Ne kadar?"

"Kocaman bir dağ gibi!"

Daichi gülümsedi.
"Ama sen başardın, değil mi?"

"Hem de nasıl! Ve sen de başaracaksın. Eğer kalbinde yeterince sevgi varsa, boyun değil hayalin önemli."

Turnuva başladı. Her takım, farklı şehirlerden gelen çocuklardan oluşuyordu. Tsubasa hakem olarak sahadaydı. Genzo ise yedek kulübesinde çocuklara taktik veriyor, destek oluyordu.

Daichi’nin takımı sahadaydı. O kalede, dimdik durmuştu.

İlk yarıda top, Daichi'nin kalesine tam dört kez geldi. Üçünü başarıyla kurtardı. Dördüncüde ise top parmaklarının ucundan sıyrıldı ve gol oldu. Daichi yere diz çöktü, gözleri doldu.

Tam o anda saha kenarından bir ses yükseldi.

"Daichi! Kaldır başını!"

Tsubasa'ydı bu.

"Bir golle asla yıkılmaz gerçek kaleciler. Benim gördüğüm en cesur kalecisin!"

Daichi, göz yaşlarını sildi, ayağa kalktı. Takımı da onun bu cesaretinden güç aldı. İkinci yarıda top bir daha kalelerine yaklaşamadı. Maç 1-1 tamamlandı. Penaltılarla kazanan taraf Daichi’nin takımı oldu.

Turnuva sonunda tüm çocuklar ödüllerini almak için sahada toplandılar. Kupayı kazanan önemli değildi. Asıl kazanılan şey, dostluk ve hayallerdi.

Tsubasa sahaya çıktı, mikrofonu eline aldı.
"Sevgili çocuklar! Bugün burada sadece futbol oynamadınız. Bugün, birbirinize destek oldunuz, düştünüz, kalktınız, savaştınız ve en önemlisi inandınız!"

"Futbol sadece bir oyun değildir. Bu, hayal kurma cesareti olanların sahasıdır. Kalbinizle oynadığınız sürece, bu sahada hep kazanırsınız."

Genzo sözü aldı.
"Ve unutmayın, herkes bir zamanlar küçüktü. Bugünün küçükleri, yarının kahramanlarıdır. Bu kupayı sizlerin yüreğine veriyoruz!"

Çocuklar alkışlarla sahayı inletti. Daichi, kupayı eline alırken gözleri dolmuştu. Ama bu kez mutluluktan...

O gün turnuva bitti. Ama herkesin içinde yeni bir umut filizlenmişti. Tsubasa ve Genzo, sahayı terk etmeden önce son kez geri döndüler. Çimlere baktılar, çocukların izleri hâlâ belliydi.

Tsubasa fısıldadı:
"Bu saha, sadece geçmişin değil, geleceğin de sahası oldu..."

Genzo başını salladı.
"Ve her çocuk burada kahraman olabilir."

Ve güneş, bu kez daha da parlak batmaya başladı. Çünkü artık sahada sadece top değil, hayaller de yuvarlanıyordu…