Ay ve Yıldız Masalı: Gerçek Sevginin Hikayesi

Bir zamanlar gökyüzünün sonsuz maviliklerinde, birbirinden çok uzakta ama kalpten bağlı iki gök cismi yaşarmış: Ay ve Yıldız. Ay, gece göğünü aydınlatan zarif bir hanımefendiymiş. Yıldız ise göz kırpar gibi parlayan, küçük ama cesur bir delikanlıymış.

Ay her gece göğe yükselir, dünyaya gümüş ışığını sererken, Yıldız da gökyüzünde onun yanında parlamaya çalışırmış. Ancak aralarında kocaman bir boşluk varmış. Birbirlerine yaklaşamazlarmış. Yalnızca uzaktan bakar, özlemle parıldarlarmış.

Bir gün Ay, hüzünle dolu gözlerini gökyüzüne dikmiş:

“Keşke ona biraz daha yakın olabilsem,” demiş. “Sesimi duyurabilsem. Onunla sadece parlayan gözlerle değil, kalpten kalbe konuşabilsem.”

O sırada gökyüzünün kuzey ucunda parlayan Kuzey Yıldızı, Ay’ın bu iç çekişini duymuş. Bilge bir yıldız olan Kuzey Yıldızı, Ay’a yumuşakça seslenmiş:

“Sevgili Ay, yüreğinde bu kadar sevgi taşıyorsan, belki yollar da kendiliğinden açılır. Git ona, konuş. Belki düşündüğünden daha yakındasınız.”

Ay bu sözlerle umut dolmuş. O gece ışığını biraz daha parlak yapmış, tüm gökyüzüne bir çağrı göndermiş. Yıldız hemen fark etmiş bu değişikliği.

“Bugün bir şey farklı,” demiş kendi kendine. “Ay sanki bana bir şey anlatmak istiyor.”

Ve böylece gökyüzünde ilk kez, Ay ve Yıldız birbirlerine sözle seslenmişler.

“Merhaba küçük yıldız,” demiş Ay, nazikçe. “Seninle konuşmak istedim uzun zamandır.”

“Gerçekten mi?” demiş Yıldız, kalbi heyecanla atarak. “Ben de hep seninle konuşmayı hayal etmiştim. Ama sen çok büyük, çok güzel ve çok uzaktın. Korktum belki bana bakmazsın diye.”

Ay, utangaç bir gülümsemeyle karşılık vermiş:

“Senin ışığın her zaman bana umut verdi. Küçük olduğunu düşünüyorsun belki ama benim gecem senin parıltınla daha güzel oluyor.”

O gece gökyüzünde ilk kez Ay ve Yıldızın ışıkları birbirine doğru dans etmiş. Sanki iki kalp aynı anda atmış. Ama geceler gelip geçtikçe, aralarındaki mesafe onları hep hatırlatmış.

Bir gün Yıldız, cesaretini toplamış:

“Ay, seninle konuşmak yetmiyor artık. Yanında olmak istiyorum. Yakınında parlamak, birlikte gökyüzünü boyamak istiyorum.”

Ay ise bir an sessiz kalmış. Kalbi titremiş. Ama sonra burukça demiş:

“Biliyorum, ben de aynı şeyi istiyorum. Ama gökyüzünün kuralları var. Ben gecede yükselirim, sen sabit kalırsın. Eğer bu sınırları zorlarsak, belki karanlık olur. Belki dünyaya ışık veremeyiz.”

Yıldız başını eğmiş. Ama içindeki sevgi kolay kolay pes edecek gibi değilmiş.

O andan sonra her gece, gökyüzünün en yüksek yerine çıkmak için daha parlak yanmış. Ay da her seferinde biraz daha onun yanına eğilmiş. Diğer yıldızlar bu çabayı fark etmişler.

“Neden bu kadar çabalıyorsun Yıldız?” demiş biri.

“Çünkü sevgi bazen bir mesafeyi aşmak için en güçlü ışığımızdır,” demiş Yıldız.

Ay ve Yıldızın bu azmi, gökyüzünün kadim ruhlarını bile etkilemiş. Efsaneye göre, Evren’in Kalbi denen gizemli bir ışık varmış, her bin yılda bir yalnızca gerçek sevgiyle parlayanlara görünürmüş.

Ve bir gece, Ay ile Yıldız aynı anda kalplerinden gelen bir dileği gökyüzüne fısıldamışlar:

“Bizi bir araya getir, yeter ki gökyüzü kararmasın. Işığımız birlikte daha parlak olur.”

O an gökyüzü kısa bir süre için kararır gibi olmuş. Herkes korkmuş. Dünya şaşkınlıkla Ay’ın silinmesini, yıldızların titremesini izlemiş. Ama sonra… büyük bir patlamayla gökyüzü ışıkla dolmuş.

Ay ve Yıldız artık yan yana parlıyormuş!

Küçük yıldız, Ay’ın tam yanında, onun ışığını tamamlayan bir taç gibi duruyormuş. Ve Ay da Yıldızın etrafını bir anne gibi sarmış.

“Artık hep birlikteyiz,” demiş Ay, gözlerinde sevinçle.

“Ve birlikte daha güçlüyüz,” demiş Yıldız, neşeyle dönerek.

O günden sonra insanlar gökyüzüne baktıklarında, Ay’ın hemen yanında parlayan bir yıldız görmeye başlamışlar. Onu “Ay Yıldızı” diye adlandırmışlar. Herkes bu yıldızın, gecelerin daha parlak olmasını sağladığını fark etmiş.

Çocuklar uyumadan önce gökyüzüne bakar, o yıldıza dilek tutarlarmış.

“Sen de bir gün kalbinin ışığını bulacaksın,” dermiş anneler çocuklarına. “Tıpkı Ay ve Yıldız gibi.”

Ve gökyüzünde, geceden geceye parlayan bir sevda masalı sürermiş. Ay ve Yıldız artık yalnız değilmiş. Işıkları birlikte daha güçlü, daha büyülüymüş.

Kimi zaman ayrılık olsa da, kimi zaman bulutlar araya girse de, gökyüzü hep onların hikâyesini fısıldamış rüzgarlara:

“Gerçek sevgi, mesafeleri aşar, ışığını kaybetmez.”