Fok Balığı Masalı
Kuzey Denizi’nin soğuk ama huzur dolu sularında, ince buz kristallerinin altında oynayan neşeli bir fok balığı yaşardı. Adı Fin’di. Gri sırtı, beyaz karnı ve kocaman, parıldayan gözleriyle Fin, denizin en sevimli ve en meraklı foku olarak bilinirdi.
Fin her sabah gözlerini açar açmaz, suyun yüzeyine çıkar, derin bir nefes alır ve hemen annesinin yanına giderdi.
"Anne, bugün ne yapacağız? Macera var mı? Bir deniz ejderhası bulabilir miyiz sence?" diye sorardı gözleri pırıl pırıl parlayarak.
Annesi Gilda gülümser, onu nazikçe yüzgeciyle okşardı.
"Bugün sana bir sır göstereceğim Fin. Ama önce sabırlı olmayı öğrenmen gerek."
Fin sabırsızdı ama annesinin sırlarına bayılırdı. Bir keresinde ona denizin altında ışıldayan yosun mağarasını göstermişti. Başka bir gün ise ay ışığında parlayan balıkların dansını izlemişlerdi.
Ama Fin’in en büyük hayali, buz dağlarının ötesine geçip başka fok balıklarıyla tanışmaktı. Çünkü her gece rüyasında başka fokların şarkı söylediğini duyardı. İçinde bir his vardı; sanki onu çağırıyorlardı.
Bir gün annesi uyurken Fin usulca yüzerek evlerinden uzaklaştı. Kalbi heyecanla çarpıyordu. Küçük bedenini akıntıya bıraktı, gözlerini kapayıp rüzgarın şarkısını dinledi.
Bir süre sonra bir ses duydu. İnce, titrek ama melodik bir sesti bu.
"Oooo... küçük fok... neden yalnızsın bu kadar?"
Fin irkildi. Kafasını kaldırdığında karşısında yaşlıca bir martı gördü. Tüyleri hafifçe dağılmış, bir kanadı sarkmıştı.
"Ben... annem uyanmadan biraz dolaşmak istedim. Bir macera arıyorum," dedi Fin cesur görünmeye çalışarak.
"Macera ha? Ah küçük dostum, maceranın sonu nereye varır bilinmez. Ama kalbinde ışık varsa, yolun seni doğru yere götürür," dedi martı ve gagasıyla kuzeyi işaret etti.
Fin teşekkür etti ve martının gösterdiği yöne doğru yüzmeye başladı. Sular derinleşiyor, karanlık bir hal alıyordu. Yüreğine biraz korku çöktü.
"Ben ne yapıyorum böyle? Ya kaybolursam?" diye düşündü kendi kendine.
Tam o sırada bir hışırtı duydu. Ardından iri gözlü, pofuduk tüylü bir başka fok belirdi. Bu fok, Fin'den biraz büyüktü ama yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
"Hey! Sen yeni misin buralarda?" diye sordu.
"Evet, ben Fin. Annem uyurken biraz dolaşmak istedim ama galiba fazla uzağa geldim," dedi Fin mahcup bir şekilde.
"Benin adım Niva. Burada yaşıyoruz. Seni diğerleriyle tanıştırayım mı?"
Fin'in gözleri ışıldadı. Nihayet başka foklarla tanışacaktı!
Niva önde yüzdü, Fin onu takip etti. Birkaç dakika sonra kocaman bir buz mağarasının içine girdiler. İçerisi masal gibiydi. Tavandan sarkan buz kristalleri renk renk ışıklar saçıyor, suyun yüzeyi dans ediyordu. Ve orada, en az yirmi tane fok balığı şarkı söylüyordu!
"Oooooo… dalgalar döner, kalpler güler, dostluk hiç bitmez..."
Fin büyülenmişti. Şarkılar rüyalarındakilerle aynıydı!
"Niva! Bu... bu... inanılmaz!"
"Her dolunayda burada toplanır, şarkı söyleriz. Bu fokların hepsi bizim ailemiz gibi. İstersen sen de bizimle kalabilirsin," dedi Niva.
Fin biraz duraksadı. Gözleri doldu. Annesini düşündü. Onun sıcak tenini, nazik sesini...
"Çok isterim ama... annem beni merak eder. Onun kalbi kırılır," dedi kısık bir sesle.
Niva gülümsedi.
"O zaman hadi gel, birlikte seni götürelim. Belki bir gün yine gelirsin, belki annenle birlikte."
Fin’in içi umutla doldu. Niva ve diğer birkaç fokla birlikte yüzerek geri döndüler. Yol boyunca oyunlar oynadılar, şarkılar söylediler. Ve sonunda Fin’in evine vardılar.
Annesi Gilda onu görünce gözyaşlarına boğuldu.
"Fin! Neredeydin? Çok korktum!"
"Anne... üzgünüm. Sadece... başka fokları görmek istedim. Ve gördüm! Onlar çok güzel şarkılar söylüyor. Seni de götürmek istiyorum. Gerçekten ama gerçekten görmelisin!"
Annesi derin bir nefes aldı. Oğluna sarıldı.
"Sen büyüyorsun Fin. Merak ediyorsun, keşfetmek istiyorsun. Bu güzel bir şey. Ama bana söylemeden gitmek... bu yüreğimi kırar. Bundan sonra birlikte keşfedelim olur mu?"
Fin başını salladı.
"Söz veriyorum anne. Ama bir gün, hepbirlikte o buz mağarasında şarkı söyleyeceğiz!"
O günden sonra Gilda ve Fin her dolunayda Niva’nın fok grubuna katıldılar. Hep birlikte şarkılar söylediler, hikayeler anlattılar. Fin artık yalnız olmadığını biliyordu. Kalbinde hem annesi hem de yeni arkadaşları vardı.
Ve her çocuk rüyasında, Kuzey Denizi’nden gelen yumuşak bir şarkı duyarsa... bilsin ki bu, Fin ve ailesinin sevgiyle söylediği dostluk şarkısıdır.