Mantar Masalı: Zehirli Mantarların Hikayesi

Bir zamanlar, yemyeşil ormanlarla çevrili, gökyüzüne uzanan dağların eteklerinde küçük ve huzurlu bir köy vardı. Bu köyde hayvanlar, insanlar ve doğa dostluk içinde yaşardı. Ama bu güzel yerin derinliklerinde bir sır gizliydi: zehirli mantarların laneti.
Köyde yaşayan en meraklı çocuk, Elif adında yedi yaşında bir kızdı. Elif, ormanı çok severdi. Her sabah güneş doğarken sırtına küçük çantasını takar, annesinin hazırladığı sandviçini alır ve tavşanı Pıtırcık ile birlikte keşfe çıkardı.
Bir sabah, Elif her zamankinden daha uzaklara gitmek istedi.
"Pıtırcık, bugün daha önce hiç gitmediğimiz yere gidelim mi?" dedi heyecanla.
"Ama Elif, annene söylemeden çok uzaklaşmamamız gerektiğini biliyorsun!" diye karşılık verdi Pıtırcık, kulaklarını geriye yatırarak.
"Sadece biraz ilerisi Pıtırcık. Geri döneriz söz veriyorum."
Ve böylece yürümeye başladılar. Yol boyunca kelebekler peşlerinden uçtu, kuşlar şarkı söyledi. Derken bir açıklığa geldiler. Açıklığın ortasında kocaman, parlak kırmızı şapkalı, beyaz benekli bir mantar vardı.
"Vaaaay! Daha önce böyle bir mantar görmemiştim!" dedi Elif gözleri kocaman açılarak.
"Elif, ona dokunma! Bu çok kötü bir şey olabilir. Büyükannem bana bu tür mantarların zehirli olduğunu anlatmıştı." diye uyardı Pıtırcık.
Ama Elif o kadar meraklıydı ki uyarıları duymazdan geldi. Mantarın yanına gitti ve dikkatlice eğildi. Tam dokunacakken, mantar aniden konuşmaya başladı!
"Dokunma bana çocuk!" dedi derin, boğuk bir ses.
Elif korkuyla geri çekildi. Pıtırcık ise tüylerini kabarttı.
"K-k-kim konuştu?" diye kekeledi Elif.
"Ben... Mantar Krallığı'nın muhafızı. Bu ormanda her şey göründüğü gibi değildir. Zehrim sadece bedeni değil, kalpleri de karartır."
Elif şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemedi. Pıtırcık ise hızla Elif'in arkasına saklandı.
"Özür dilerim... sadece seni merak ettim. Sana zarar vermek istemedim."
Mantar Krallığı'nın muhafızı yavaşça eğildi.
"Merak iyidir çocuk... ama her merak doğru değildir. Bu ormanda zehirli mantarların laneti yüzünden bir zamanlar mutlulukla dolu bir köy yok oldu."
Elif’in gözleri dolmuştu. Gerçekten çok üzülmüştü.
"Peki... ne oldu o köye? Onları kim kurtaramadı?"
"Köy halkı, zehirli mantarlardan biriyle temas etti. Önce neşelerini, sonra hatıralarını kaybettiler. Ardından dostlukları yok oldu. Sadece bir çocuk, yüreğindeki iyilikle laneti tersine çevirebildi."
Pıtırcık biraz cesaretlendi.
"Sen... sen o çocuğu tanıyor musun?"
"O çocuk bendim." dedi mantar yavaşça.
Elif’in ağzı açık kaldı. Gözlerine inanamıyordu.
"Nasıl yani? Sen bir çocuktun, ama şimdi bir mantarsın?"
"Evet... Lanet sadece köyü değil, beni de yuttu. Kendimi feda ettim. Şimdi, çocukları korumakla görevliyim. Eğer dokunsaydın, sen de bu lanetin bir parçası olabilirdin."
O anda Elif, annesinin ne kadar haklı olduğunu fark etti. İçinde bir pişmanlık duygusu kabardı.
"Üzgünüm... bir daha asla izinsiz bu kadar uzaklara gitmeyeceğim. Söz veriyorum."
"Ve asla bilmediğin şeylere dokunmayacaksın, değil mi?" diye sordu mantar ciddi bir şekilde.
"Söz!" dedi Elif kararlılıkla.
Tam o sırada gökyüzü karardı ve ormanın derinliklerinden uğultular duyuldu. Mantar derin bir nefes aldı.
"Zehirli kardeşlerim uyanıyor. Bu orman artık güvenli değil. Gidin çocuklar, hemen dönün köyünüze!"
Pıtırcık, Elif’in eteğinden çekiştirdi.
"Koş Elif! Hemen!"
Elif bir an daha orada kalmak istedi ama mantarın gözleri bir an parladı ve bir enerji dalgası etrafa yayıldı. Orman titredi. Elif, Pıtırcık ile birlikte hızla koşmaya başladı. Arkamdan gelen çürümüş yaprak kokusu, her adımda biraz daha yaklaşıyordu. Ama sonunda köy yoluna ulaştılar.
Elif soluğu annesinin kucağında aldı, gözyaşlarıyla sarıldı.
"Anne! Özür dilerim! Uzaklaştım ve çok korktum!"
Annesi şaşırdı ama sonra Elif’e sarılarak:
"Korkma yavrum, buradasın ya. Her şey geçer. Ama bir daha sakın izinsiz uzaklaşma tamam mı?"
Elif başını salladı. O günden sonra Elif doğayı daha çok sevdi ama aynı zamanda onun kurallarına da daha çok saygı gösterdi.
Ve ormanın derinliklerindeki o mantar mı?
O hâlâ oradaydı.
Ama artık her geleni korumak için daha dikkatliydi. Çünkü bazen zehir, sadece bir bitkide değil, insanların düşünmeden attığı adımlarda da gizliydi.