Orman Perisi Masalı

Bir varmış bir yokmuş… Uzak diyarlarda, rüzgârların usul usul ağaç dallarına fısıldadığı, kuşların sabahları şarkılarla karşıladığı büyülü bir orman varmış. Bu ormanın kalbinde ise kimselerin bilmediği gizemli bir peri yaşarmış: Orman Perisi Liora.

Liora, zarif kanatları, yosun yeşili saçları ve gümüş gibi parlayan gözleriyle ormanın her canlısını korurmuş. Geceleri yıldızlara, gündüzleri güneşe dua eder, ormanın huzur içinde kalmasını sağlarmış.

Bir sabah ormanın üzerine beklenmedik bir karanlık çökmüş. Güneş doğmamış, kuşlar susmuş, çiçekler boynunu bükmüş.

"Güneş nerede kaldı? Bugün neden ışıltısını göstermiyor?" diye sormuş küçük sincab Tiko, gözlerini gökyüzüne dikerken.

"Bu hiç normal değil," demiş yaşlı baykuş Morrin, "Ormanda böyle bir karanlık yüzyıllardır görülmedi."

Hayvanlar endişeyle toplanmış, çözümü yalnızca bir kişinin bulabileceğini biliyorlarmış: Orman Perisi Liora.

Liora, Nil derenin kıyısında oturmuş, solgun çiçeklere dokunuyormuş. Her dokunuşuyla biraz renk geri geliyormuş ama güneş hâlâ gökyüzünde yokmuş.

Tam o sırada bir uğur böceği kanat çırparak omzuna konmuş.

"Liora! Güneş kayboldu. Ormanın her köşesi buz gibi soğudu!"

"Biliyorum Liku," demiş Liora hüzünle, "Ama bu sıradan bir gece değil. Bu bir lanet olabilir."

Liora ellerini gökyüzüne kaldırmış ve antik perilerin dilinde bir dua mırıldanmış. O anda ormanın derinliklerinden gelen bir fısıltı duyulmuş:

“Güneş tutulmadı, çalındı…”

Liora'nın gözleri büyümüş. "Çalındı mı?" diye fısıldamış kendi kendine. "Kim bir yıldızı çalabilir ki?"

Liora, küçük bir grup oluşturmuş. Yanında cesur sincap Tiko, bilge baykuş Morrin ve sadık kurbağa Piri varmış.

"Gölge Vadisi'ne gitmeliyiz," demiş Liora kararlı bir sesle. "Orada yaşayan eski yaratıklar bize gerçeği söyleyebilir."

Tiko ürpermiş. "Ama orası çok korkunç. Annem hep oraya gitmememi söylerdi."

"Korkmak normaldir, Tiko," diye gülümsemiş Liora. "Ama cesaret, korkarken bile yürümeye devam etmektir."

Yol boyunca sisli bataklıklar, konuşan taşlar ve ay ışığıyla parlayan örümcek ağlarından geçmişler. Morrin bir ara durup şöyle demiş:

"Gölge Vadisi'nin koruyucusu, Ay Ejderhası hala orada mı acaba?"

Liora başını sallamış. "Umarım... çünkü ona ihtiyacımız olacak."

Vadinin ortasında devasa bir taş sunağın etrafında parlayan pul pul bir varlık belirivermiş: Ay Ejderhası Noctar.


Ejderha derin bir iç çekmiş. "Liora... sonunda geldin."

"Noctar, güneşi kim çaldı? Orman karanlıkta boğuluyor!"

Ejderha kanatlarını açmış, rüzgarın sesiyle konuşmuş:

"Güneş, Gölgelerin Cadısı Morvanna tarafından zincirlendi. Onu kendi karanlık krallığında hapsolmuş halde tutuyor. Ama ona ulaşmak için Kalpsiz Mağaralardan geçmelisiniz."

"Kalpsiz Mağaralar…" diye mırıldanmış Tiko. "Adı bile korkunç."

"Korku," demiş Ejderha, "yolculuğun bedelidir. Ama iç ışığını kaybetme Liora. O ışık seni koruyacak."

Liora Ejderha'ya başıyla selam vermiş. "Teşekkür ederim Noctar. Yola devam edeceğiz."

Mağaraya girdiklerinde sıcaklık donma noktasının altına inmiş. Kayalar acı dolu çığlıklar gibi inliyormuş. Her duvar, içlerindeki korkuları yankılıyormuş.

Tiko, annesini kaybettiği anı görmüş. Piri, yalnız kaldığı gölü hatırlamış. Liora ise… kaybettiği ablası Elira'nın görüntüsünü görmüş.

Gözleri dolmuş. "Sana söz vermiştim... ormanı koruyacağım."

Mağaranın en karanlık noktasında Morvanna belirivermiş. Simsiyah saçları, ay ışığını bile yutuyormuş.

"Neden geldin, Liora? Işığa neden bu kadar değer veriyorsun?"

"Çünkü o, umudun simgesi. Güneş sadece ışık değil, hayat demek."

Morvanna kahkaha atmış. "Umut zayıflıktır."

Liora ellerini kalbinin üzerine koymuş ve fısıldamış: "Umut, en büyük güçtür."

O an Liora’nın kalbinden yayılan ışık, tüm mağarayı aydınlatmış. Morvanna çığlık atmış ve geriye çekilmiş. Zincirli güneş, Liora’nın ışığıyla çözülmüş ve gökyüzüne doğru fırlamış.

Güneşin ilk ışıklarıyla birlikte orman uyanmaya başlamış. Çiçekler yeniden açmış, kuşlar neşeyle şarkı söylemiş.

Hayvanlar Liora'yı karşılamış.

"Yaşasın Liora! Güneşimizi geri getirdi!" diye bağırmış Piri zıplayarak.

"Seni hiç unutmayacağız," demiş Morrin, gözlüklerini silerken. "Kalbindeki ışık, hepimize yol gösterdi."

Tiko Liora’ya sarılmış. "Sen gerçek bir kahramansın!"

Liora gülümsemiş. "Hayır, hep birlikte başardık. Çünkü karanlık ne kadar güçlü olursa olsun, sevgi ve cesaret birleştiğinde onu yenecek bir ışık mutlaka bulunur."

Ve o günden sonra Orman Perisi Liora, sadece bir efsane değil, yaşayan bir umut olmuş. Ormanın her köşesinde onun hikayesi fısıldanmış. Geceleri yıldızlar daha parlak, gündüzler daha sıcak olmuş.

"Bir gün sen de içindeki ışığı keşfedeceksin," dermiş anneler çocuklarına bu masalı anlatırken. "Çünkü her çocuğun kalbinde küçük bir peri yaşar."