Kurabiye Adam Masalı

Kurabiye Adam Masalı

Şekerden dağların ardında, Vanilya Vadisi’nin tam ortasında, Renkli Camdan Fırın adında sihirli bir dükkân varmış. Bu dükkânda, herkesin sevdiği yaşlı bir fırıncı yaşarmış: Bay Kekik. Bay Kekik’in elleri o kadar marifetliymiş ki yaptığı her tatlı, yiyenlerin yüzüne kocaman bir gülümseme kondururmuş.

Bir gün, Bay Kekik yağmurlu bir sabah erkenden uyanmış. Fırtına yüzünden dışarı çıkılamayan günlerde çocukların üzülmemesi için özel bir tarif denemeye karar vermiş. Elindeki eski bir defteri açmış ve içinde altın harflerle yazılmış bir başlık görmüş:

"Gülen Kalpli Kurabiye Adam"

Bay Kekik gözlüklerini burnunun ucuna indirip tarifi dikkatlice okumuş. Gerekli malzemeleri tek tek karıştırmış: Tarçın, vanilya, biraz zencefil ve bir tutam sevgi. Sonra hamura minik bir kalp şekli vermiş ve gülümseyen bir yüz çizmiş. En sonunda da fırına koymuş.

Tam kırk dakika sonra, fırının kapağını açmış ve birden içeriden cıvıl cıvıl bir ses yükselmiş:

"Oooo! Ne güzel kokular! Kim bu kadar tatlıyı yapmış acaba?"

Bay Kekik geri çekilip şaşkınlıkla bakmış. Karşısında iki gözünü kırpıştırarak onu izleyen küçük bir kurabiye adam duruyormuş!

"Sen... canlı mısın?" demiş Bay Kekik titreyen sesiyle.

"Elbette canım!" demiş Kurabiye Adam. "Ben Kurabiye Adam’ım. Ama sen bana bir isim versen daha iyi olur. Herkesin bir adı olmalı!"

Bay Kekik gülümsemiş.

"Pekâlâ, senin adın... Kıtır olsun!"

"Kıtır! Çok hoşuma gitti!" demiş Kurabiye Adam. "Ama ben sadece fırında oturmak istemem. Dışarıyı keşfetmek istiyorum!"

Bay Kekik endişeyle başını sallamış.

"Dışarısı büyük ve tehlikeli olabilir Kıtır. Yağmur yağıyor ve sen hamursun!"

Ama Kıtır ısrar etmiş. Gün boyunca camdan dışarı bakmış, geçen kuşlara, oynayan çocuklara hayranlıkla dalıp gitmiş.

Ertesi sabah, güneş yüzünü göstermiş. Bay Kekik mutfağa indiğinde Kıtır ortada yokmuş! Masanın üzerinde minik bir not bulmuş:

"Sevgili Bay Kekik, dışarıdaki dünyayı çok merak ediyorum. Ama söz veriyorum, dikkatli olacağım. Gülüşümü kaybetmeden döneceğim."
– Kıtır

Bay Kekik, üzülmüş ama gururlanmış da. O günden sonra fırının kapısını açık bırakmış… Belki Kıtır geri döner diye.


Kıtır, Vanilya Vadisi'nde yürümüş, çiçekleri koklamış, minik serçelere merhaba demiş. Ama yürürken fark etmeden bir tepeye tırmanmış. Tepeden aşağı yuvarlanmış ve kendini karanlık bir ormanda bulmuş: Kakaolu Gölge Ormanı.

Orman çok sessizmiş. Birden çalıların arasından bir ses gelmiş:

"Hmmm, taze kurabiye kokusu mu alıyorum?"

Kıtır geri çekilmiş. Karşısına, gözleri aç bir şekilde bakan uzun kulaklı bir tavşan çıkmış.

"Ben Tavşan Kakao. Ne tatlı görünüyorsun sen öyle. Acaba birazını yiyebilir miyim?"

"Hayır! Ben yenmek için değilim. Ben yaşamaya geldim!" demiş Kıtır korkarak.

Tavşan Kakao kafasını kaşımış.

"Peki öyleyse. Ama dikkat et, bu ormanda herkes senin gibi düşünenleri tatlı tatlı kandırır."

Kıtır başını sallamış ve koşarak oradan uzaklaşmış. Ama ne kadar koşsa da yönünü kaybetmiş. Bir ağacın altına oturmuş ve ilk kez içi burkulmuş.

"Ben ne yaptım? Bay Kekik haklıydı... Burada hiç kimse gülmüyor."

Tam ağlamak üzereyken yanına yaşlı bir baykuş gelmiş. Gözlük takıyormuş ve elinde bir kitap varmış.

"Merhaba, küçük kurabiye. Neden ağlıyorsun?"

"Ben... gülümsememi kaybetmekten korkuyorum." demiş Kıtır. "Hiç kimse bana gülümsemiyor burada."

Baykuş başını sallamış.

"Çünkü burada herkes gülmeyi unutmuş. Ama sen... senin gülüşün sihirli. Paylaştığın sürece geri gelir."

Kıtır şaşırmış.

"Gülüşümü paylaşmak mı? Ama nasıl?"

Baykuş kitabı açmış ve ona eski bir efsaneyi okumuş: "Gülen Kalpli Kurabiye, karanlıkta bile ışık olurmuş."

Bu sözler Kıtır’ı cesaretlendirmiş. Derin bir nefes almış ve ormanın en kalabalık yerine gitmiş. Orada üzgün bir sincaba yaklaşmış.

"Merhaba! Gülmeyi unuttun mu yoksa?"

Sincap başını eğmiş.

"Evet... kış uzun sürdü, yiyecek bulamadım."

Kıtır düşünmüş. Kalbindeki kırmızı şekerlemeyi çıkarıp sincaba vermiş.

"Al, bu kalbimden bir parça. Gülümsemek için."

Sincap önce şaşırmış, sonra kocaman bir ısırık almış. Aniden gözleri parlamış ve gülümsemeye başlamış!

İşte o anda, ormanın etrafında sihirli bir şey olmuş: Ağaçlar yeşillenmiş, kuşlar şarkı söylemiş, gökyüzü açılmış. Kıtır’ın içi ısınıvermiş.

Bunu gören diğer hayvanlar sıraya girmiş. Kıtır, herkese bir hikâye, bir şaka ya da sadece bir kucaklaşma vermiş. O kadar çok gülümseme olmuş ki, sonunda Kakaolu Gölge Ormanı’nın adı değişmiş: Kakaolu Gülümse Ormanı olmuş!

Günler geçmiş. Kıtır sonunda Vanilya Vadisi’ne dönmeye karar vermiş. Fırının kapısından içeri girdiğinde Bay Kekik onu görünce gözlerinden yaşlar süzülmüş.

"Kıtır! Geri döndün!"

"Hem de bir sürü gülümsemeyle!" demiş Kıtır gururla. "Artık sadece tatlı değilim, içimde neşe de taşıyorum!"

O günden sonra, Bay Kekik fırında her hafta özel gün ilan etmiş: Gülüş Günü. Kıtır da küçük çocuklara hikâyeler anlatmış, her birine gülmeyi öğretmiş.

Ve bir gece, uykuya dalmadan önce şöyle demiş:

"Gülümsemek... en güzel tarçın kokusudur."

Masal da burada bitmiş ama Kıtır’ın neşesi hâlâ o ormanda, bir kurabiye kokusunda yaşamaya devam ediyormuş.