Sonic Masalı
Güneş, Neon Şehri’nin devasa cam kulelerinin ardından yeni doğuyordu. Şehrin dört bir yanı hologram reklamlarla, uçan arabalarla ve robotlarla doluydu. Ama o sabah, herkesin konuştuğu tek bir şey vardı: Zaman akmamaya başlamıştı!
İnsanlar sabah kahvelerini içemeden öğle saatlerine geçiyor, sonra aniden gece oluyordu. Herkes şaşkındı. Ve tabii ki, bu gizemi çözebilecek tek biri vardı: Kirpi Sonic!
Sonic, en yakın arkadaşı Tails’le birlikte çatı katındaki laboratuvarlarında kahvaltı ediyordu.
“Tails, zaman yine garip davranıyor. Sabah yedide gözümü açtım, beş dakika sonra televizyon ‘akşam haberlerine’ geçti. Saçmalık bu!” dedi Sonic, tostunu yarım bırakıp.
Tails küçük gözlüklerini düzeltti, ekrandaki zaman dalgası ölçümüne baktı.
“Kesinlikle bir şey var Sonic. Zaman bükülüyor. Sanki biri geçmişi karıştırıyor... ya da geleceği.”
“Peki kim yapar böyle bir şeyi?”
“Sanırım... Doktor Eggman geri döndü.”
Bu isim söylenince, ikisi de bir an duraksadı. Eggman yıllardır ortalıkta yoktu. Ama bu, onun plan yapmadığı anlamına gelmezdi.
Sonic, kobalt mavisi patenlerini taktı ve bir anda yıldırım gibi laboratuvardan çıktı. Sokaklar, hızla geçen bir mavi çizgiyle yankılandı. Tails de uçan robotu Tornado-X ile peşinden gitti.
Şehrin merkezindeki saat kulesi, zamanın merkeziydi. Ama artık tik-tak sesi yerine tuhaf bir uğultu geliyordu.
“Bunu kesin Eggman yapıyor. Ama neden?” dedi Sonic, kuleye tırmanırken.
En tepeye ulaştıklarında, dev bir zaman kapsülü buldular. Camın arkasında bir figür vardı: Eggman! Ama... daha yaşlı, daha yorgun.
“Hoş geldiniz çocuklar...” dedi Eggman, kapsül içinden. “Zamanı kontrol ediyorum çünkü... pişmanlıklarımı silmek istiyorum.”
Sonic gözlerini kıstı.
“Ne saçmalıyorsun? İnsanlar zaman yüzünden delirmek üzere. Neden bunu yapıyorsun?”
Eggman, kapsülün camına elini koydu. Sesi titriyordu.
“Yıllar önce... annemi kaybettim. Onu kurtarabilecek teknolojiyi icat edebilecekken, intikam peşinde koştum. Şimdi, zamanı geri alıp her şeyi düzelteceğim.”
“Ama bu diğer herkesin hayatını mahvediyor!” dedi Tails. “Zamanı karıştırmak, bütün evreni çökertebilir!”
Sonic bir an durdu. Eggman’in gözlerinde ilk kez gerçek bir pişmanlık gördü.
“Belki de geçmişe dönmek yerine, bugünü daha iyi yapmaya çalışmalısın.”
Eggman sessiz kaldı. Kapsülde bir şeyler çatırdamaya başladı.
“Zaman motoru... stabil değil. Her an patlayabilir!” diye bağırdı Tails.
“Tails, tüm enerjiyi emer misin? Kapsülü devre dışı bırakmam gerek.”
“Tehlikeli Sonic! İçeri girersen geri dönemeyebilirsin!”
“Ama zaman bozulursa... hiçbirimiz dönemeyiz.”
Sonic gözünü kırpmadan zaman kapsülüne atladı. İçeride zaman donmuş gibiydi. Kapsülün merkezine doğru koşarken, Eggman’in geçmişten holografik görüntüleri canlandı: çocukluğu, annesiyle gülüşmeleri, icat ettiği ilk robot...
Sonic bir kolu çekti, sonra diğerini. Enerji sarsıldı, zaman motoru kapanmaya başladı. Tam o anda, kapsül patlamaya hazırlandı.
“Tails! Şimdi! Işınla beni!”
Tails, laboratuvardaki zaman portalını çalıştırdı. Dev bir ışık parladı.
Sonic gözlerini açtığında, her şey normale dönmüştü. Saat tıkır tıkır işliyor, insanlar sokakta yürüyordu.
Tails yanına koştu.
“Başardın! Zaman düzeldi!”
“Ama Eggman?”
“Kapsül yok oldu. Ama... şu notu buldum.”
Tails, buruşturulmuş bir kâğıdı uzattı. Üzerinde titrek bir el yazısıyla şunlar yazıyordu:
“Geçmişi değiştiremedim ama geleceği kurtardım. Belki bir gün affedilirim. — Eggman”
O günden sonra, Neon Şehri’nde zaman bir daha hiç bozulmadı. Sonic ve Tails, hayatlarına kaldıkları yerden devam ettiler ama ikisi de artık zamanın ne kadar değerli olduğunu daha iyi biliyorlardı.
Bir sabah Sonic, gökyüzüne bakarken mırıldandı:
“Hızlı olmak güzeldir... ama bazen durup düşünmek daha da önemlidir.”
Ve belki, en hızlı kirpi bile bazı şeyleri ancak kalbiyle anlayabilirdi.