Uykucu Yengeç Masalı
Masmavi denizlerin dibinde, mercanlarla süslü bir koyda yaşayan küçük bir yengeç varmış. Adı Momo’ymuş. Momo diğer yengeçlerden çok farklıymış. Çünkü o, her zaman uykuluymuş.
Sabahları güneş suyun yüzeyine vurduğunda bütün deniz canlıları uyanır, oyunlar oynamaya başlarmış. Ama Momo? O genellikle bir kaya parçasının altında kıvrılmış, horul horul uyurmuş.
Bir gün, su altı ormanında büyük bir etkinlik düzenlenmiş: Mercan Şenliği!
Her canlı hazırlıklara başlamış. Balıklar parlak pullarını temizlemiş, ahtapotlar renkli mürekkeplerle desenler çizmiş, midyeler inci dansı prova etmiş. Herkesin bir görevi varmış. Sadece Momo… o yine uyuyormuş.
“Momo! Hey Momo! Kalk artık, bak herkes hazırlık yapıyor!” diye seslenmiş en yakın arkadaşı, minik denizatı Lili.
Ama Momo sadece esnemiş.
“Beni biraz daha bırak Lili… Uyumak ooooh ne güzel…”
Lili kaşlarını çatmış.
“Ama Momo! Bugün çok önemli bir gün. Mercan Şenliği sadece yılda bir kez olur. Sen de yürüyüş kortejinde yer alacaksın. Unuttun mu?”
Momo bir gözünü zorla aralamış.
“Hımmm… Kortej mi? Ay neydi o? Çok yorgunum Lili…”
Lili hüzünle iç geçirmiş. Momo’yu çok severmiş ama onun hep uykulu olması artık canını sıkıyormuş.
Bu sırada, yaşlı kaplumbağa Dodo ağır adımlarla yanlarına yaklaşmış.
“Ne oluyor burada gençler?”
Lili içini çekmiş.
“Momo yine uyumak istiyor, Dodo. Oysa bugün çok önemli bir gün.”
Dodo, gözlüğünü düzelterek Momo’ya bakmış.
“Uykunun gücü büyüktür evlat. Ama yaşam kaçırılmaması gereken bir rüyadır. Eğer uyanmazsan, gerçeğin güzelliğini hiç göremezsin.”
Bu sözler Momo’nun kulağında çınlamış ama o yine de esneyerek cevap vermiş:
“Rüyalar da güzeldir, Dodo Amca...”
O gün Momo şenlikte yer almamış. Uyuyakalmış… Herkes çok eğlenmiş, danslar edilmiş, şarkılar söylenmiş. Ama Momo hiçbirini görmemiş.
Günler böyle geçip gitmiş. Momo'nun uykuları daha da derinleşmiş. Bir sabah, Lili telaşla Momo’nun yanına koşmuş.
“Momo! Momo! Uyuma, lütfen uyan! Koyumuza kötü bir şey oluyor!”
Momo yine esnemiş.
“Ne var Lili… Güneş bile yeni doğuyor.”
“Ama mercanlar soluyor! Renkleri kayboluyor, balıklar uzaklaşıyor. Denizin sıcaklığı artıyor. Herkes taşınıyor!”
Bu sözler Momo’nun uykusunu biraz dağıtmış.
“Ne? Mercanlar mı…? Ama onlar hep oradaydı…”
“Artık değiller Momo! Ve sen hiç fark etmedin. Çünkü hep uyuyordun!”
Bu sözler Momo’nun içini burkmuş. Belki de Lili haklıydı. Çok şey kaçırmıştı. Arkadaşları, eğlenceler, hatta şimdi doğa tehlikedeydi ve o uyuyarak geçmişti tüm bunları.
İlk defa o gün Momo tamamen uyanık kalmaya karar vermiş. Gözlerini ovuşturmuş, kabuğunu silkelemiş.
“Tamam Lili. Artık uyumayacağım. Yardım etmek istiyorum.”
Lili’nin gözleri parlamış.
“Gerçekten mi?! O zaman hemen Dodo’nun yanına gidelim. O ne yapmamız gerektiğini bilir!”
Dodo onları yosunlarla kaplı bir kayanın altında bekliyormuş. Momo’yu görünce gülümsemiş.
“Demek sonunda uyandın, evlat.”
“Geç olsa da fark ettim Dodo Amca. Yardım etmek istiyorum.”
Dodo başını sallamış.
“İyi o zaman. Ama önce, denizi dinlemeyi öğrenmelisin.”
Momo şaşırmış.
“Denizi mi dinlemek?”
“Evet. Deniz konuşur, ama sadece uyanık olanlar duyar.”
Bunun üzerine Dodo, Momo’yu okyanusun daha derinlerine götürmüş. Orada Momo, suyun akışını, mercanların titreşimini, balıkların yankısını dinlemeyi öğrenmiş. Uykuya değil, sezgilerine kulak vermeyi öğrenmiş.
Zamanla Momo, denizin en iyi haber taşıyıcısı olmuş. Kıyıdan gelen kirliliği fark edip erkenden uyarmış. Yeni mercan dikimlerine öncülük etmiş. Çevresindekilere uyanık olmanın ne kadar kıymetli olduğunu göstermiş.
Bir gün yine Mercan Şenliği vakti geldiğinde, Momo bu kez kortejin en önündeymiş. Kabuğu renkli yosunlarla süslenmiş, kocaman bir gülümseme yüzündeymiş.
Lili gururla ona bakmış.
“Seninle gurur duyuyorum Momo.”
Momo gülümsemiş.
“Ben de artık uyanık bir düş görüyorum, Lili.”
Herkes dans ederken, yaşlı Dodo sahnenin köşesinden gülümsemiş.
“İşte gerçek uyanış budur.”
Ve o günden sonra, Momo “Uykucu Yengeç” olarak değil, “Uyanık Kahraman” olarak anılmış.
Ama gece olunca… Herkes dinlenmek için köşesine çekildiğinde, Momo da başını bir mercan yastığa yaslamış. Ve uykuya dalmadan önce şöyle mırıldanmış:
“Artık ne zaman uyanmam gerektiğini biliyorum…”
Ve deniz, derin bir huzurla dalgalanmış.