Yılbaşı Masalı

Yılbaşı Masalı

Bir zamanlar, yılın en soğuk ve en sihirli gecesi olan yılbaşında, Gümüştepe adında karlı bir köy vardı. Bu köyde yaşayan herkes yılbaşı gecesini sabırsızlıkla beklerdi. Evler rengârenk süslenir, her pencereye minik yıldız ışıkları asılır, çocuklar ise büyük bir heyecanla Noel Baba’yı beklerdi.

Ama bu yıl işler biraz farklıydı.

Köyün dışında, ormanın kıyısında tek başına yaşayan küçük bir kız vardı: Elif. Elif'in anne ve babası bir yıl önce bir kazada hayatını kaybetmişti. Onu büyükannesi büyütüyordu. Ama büyükannesi de birkaç ay önce hastalanıp vefat edince Elif yalnız kalmıştı. Küçük kulübesinde, yalnız, sessiz ve biraz da hüzünlüydü.

"Bu yıl da diğerleri gibi olmayacak," dedi Elif, ellerini sobaya uzatarak. "Ne süs var, ne hediye, ne de gülüşen insanlar..."

Küçük kızın yüreği karla kaplı orman kadar sessizdi. Ama o sırada, pencereden içeriye minik bir ses ulaştı.

"Hey! Burada kimse var mı?"

Elif yerinden kalktı, camdan dışarıya baktı. Gözlerine inanamadı! Kapısının önünde bir kardan adam duruyordu. Ama bu sıradan bir kardan adam değildi. Gözleri kömürden değil, parlayan yeşil taşlardan yapılmıştı. Burnu gerçek bir havuçtu ama gülümsüyordu! Ve… evet… hareket ediyordu!

"B-ben seni mi duydum?" diye kekelendi Elif.

"Elbette! Ben Karbon!" dedi kardan adam gururla. "Bu ormanın yılbaşı koruyucusuyum! Ve senin çok üzgün olduğunu hissettim!"

"Sen… gerçekten canlı mısın?"

"Tabii ki! Her yılbaşı gecesi, kalbi temiz ve yalnız olan bir çocuğun dileği beni uyandırır. Ve bu yıl, o dilek senden geldi."

Elif şaşkınlıkla Karbon’a baktı. Kalbi ilk defa o kadar uzun zamandır sıcacıktı.

"Yani… ben dilek mi diledim?"

"Küçük ama güçlü bir dilek: ‘Keşke bu yılbaşında yalnız olmasam…’ İşte o dilek beni buraya getirdi."

Karbon, küçük bir çan çıkardı cebinden.

"Hazır mısın Elif? Bugün seni çok özel bir yere götüreceğim. Burası sihirli bir köy: Yıldızpınar!"

Elif heyecanla gülümsedi. İlk defa yüzünde bir neşe belirmişti.

Karbon’la birlikte Elif, ormanın derinliklerine doğru yürüdü. Karlar altında parlayan patikalar, parlayan mantarlar, şarkı söyleyen kuşlar... Hepsi sanki yılbaşı şarkısı söylüyordu. Bir süre sonra karşılarına devasa kapıları olan, rengârenk camlardan yapılmış bir köy çıktı.

"Hoş geldiniz Yıldızpınar’a!" diye bağırdı kocaman kulaklı bir tavşan. "Sihirli Yılbaşı Köyü’ne hoş geldiniz!"

Elif’in gözleri fal taşı gibi açıldı. Her köşede bir mucize vardı. Uçan kızaklar, yürüyen çam ağaçları, zıplayan şeker kamışları, gülümseyen yıldızlar...

"B-burası gerçek mi?"

"Senin kalbin kadar gerçek!" dedi Karbon.

Köy halkı Elif’i sevinçle karşıladı. Herkes onunla tanışmak için sıraya girdi.

"Bu Elif," dedi Karbon gururla, "Bu yılın yılbaşı yüreği! O, yalnızken bile umut etmeyi bırakmadı."

Köy meydanında büyük bir kutlama başladı. Rengârenk ışıklar gökyüzünü boyarken, herkes neşeyle şarkılar söyledi.

Ama Elif bir köşeye çekildi. Gülümsese de gözlerinde bir hüzün vardı.

Karbon yanına geldi. "Ne oldu Elif? Bu gece senin gecen!"

"Biliyorum ama… bunların hepsi bitecek, değil mi? Sabah olunca yine yalnız kalacağım."

Karbon gülümsedi. "Biliyor musun Elif, gerçek sihir, sadece büyülü yerlerde değil… insanların kalbinde olur. Yıldızpınar’ı özel kılan sihri senin yüreğin getirdi."

Elif gözyaşlarını sildi.

"Peki, döndüğümde ne olacak? Yine tek başıma olacağım..."

O sırada kalabalıktan biri yaklaştı. Uzun, kır sakallı, kırmızı cüppeli bir adamdı. Gözlerinde derin bir bilgelik vardı.

"Merhaba Elif," dedi Noel Baba. "Seni görmek ne güzel. Ben hep kalbini izledim."

"Siz… gerçekten var mısınız?"

"Kalpten inanan herkes için her zaman varımdır. Ama senin dileğin bambaşka. Sen oyuncak değil, sevgi istedin. İşte bu yüzden buradasın."

Elif, Noel Baba’ya sarıldı.

"Beni geri götürünce… yalnız kalmak istemiyorum..."

Noel Baba göz kırptı.

"Yalnız kalmayacaksın. Sürprizler sadece oyuncak kutularında değil, hayatın ta kendisindedir."

Gecenin ilerleyen saatlerinde Karbon ve Elif kulübeye geri döndüler. Elif, her ne kadar güzel bir gece geçirse de, tekrar yalnız kalacağı düşüncesiyle üzgündü. Ama kulübesine vardığında… ışıklar yanıyordu!

"Bu da ne?" diye fısıldadı.

Kapıyı açınca içeride birkaç köylü vardı. Ellerinde hediyeler, yiyecekler ve gülümsemelerle.

"Elif!" dedi köyün fırıncısı teyze. "Seni çok ihmal etmişiz. Bugün kalbimizi seninle ısıttın. Biz de seninle birlikte olmak istedik."

"Yalnız değilsin artık!" dedi çocuklardan biri.

Elif şaşkınlıkla Karbon’a baktı ama o artık erimeye başlamıştı.

"Veda zamanı geldi," dedi kardan adam. "Ama artık yalnız değilsin. Senin sihrin gerçek oldu."

"Gidecek misin?"

"Sadece bir süreliğine. Ama yılbaşı her geldiğinde, yine kalbinde olacağım."

Karbon’un kalbi parladı ve sonra parça parça kar tanelerine dönüştü. Elif o karları avuçlarına aldı, gülümsedi ve gözyaşlarını silip diğer çocukların arasına katıldı.

O yıl, Gümüştepe köyü tarihe geçti. Çünkü o yılbaşında sadece hediyeler değil, kalpler de paylaşıldı. Elif artık yalnız değildi ve o yılın yıldızı, gökte değil, minik bir kızın gözlerinde parladı.

Ve her yılbaşında, Elif penceresine bir havuç koydu.

Belki Karbon bir gün geri gelir diye…